Peki Sizin Bebek Ne Zaman? - Unutmadan Söylemeliyim

2016-10-17

Peki Sizin Bebek Ne Zaman?


Henüz ne anne oldum ne adayı. Aday adayı duruşumda sıkılmadan bu içten yazıyı okuyunca sizinle paylaşmadan edemedim. Anne veya adayları bunu mutlaka okumalısınız :)


***
“Bebeğini kucağına aldığın an… Öyle bir mutluluk anı ki, tarif edilemez… İşte o an var ya. Her şeyi unutuyorsun…”
Ben hiçbir şeyi unutmadım. 35 yaşındayım, 5 yaşında bir kızım, 2 yaşında bir oğlum var. Kimsenin bana anlatmadığını ben size anlatmak istiyorum: Neden hamilelik korkunç bir deneyim olabiliyor? Neden bebek ilişki için bir tsunami? Neden boşanmaların %70’i çocuğun ilk doğum gününe denk geliyor? Ve en önemlisi: Neden bebek yapmak zorunda değiliz? Hadi yaptık, hayatta kalmak, kendimiz kalmak ve evliliğimizi kurtarmak için ne yapabiliriz? Madalyonun diğer tarafını göstermek, sezgisel olmayan öneriler vermek istiyorum size.
Ve bir de istiyorum ki kadınlar ve erkekler bu konudan konuşsun. Hamilelik süreci, doğum, bebeğin gelişi ve sonraki yıllar… Sırf çok büyük bir mutluluk denizinde yüzülüyormuş gibi gösterilmesin. Yalan. O denize henüz girmemişlere “hadi hadi elini çabuk tut, yıllar geçiyor, sen de gel” denilmesin.Hayatlarının en büyük mutluluğunu kaçırıyorlarmış gibi, sanki çok kolaymış gibi gösterilmesin. Birisi de çıkıp “kral çıplak” desin. Toplum baskısıyla evlenmeye, çocuk yapmaya bir son verilsin. Ben uzun yıllardır Paris’te yaşıyorum ve burada böyle bir sorun yok ama biliyorum ki güzel ülkemde durum farklı, orada herkese kontrat dağıtıp şu maddeler imzalatılmalı:
Madde 1. Bekar insanlar evlenmek zorunda değildir.
Madde 2. 
Çocuğu olmayanlar çocuk yapmak zorunda değildir.
Madde 3. 
Bir çocuğu olanlar ikinciyi yapmak zorunda değildir.
Madde 4. 
Üç veya daha çok çocuğu olanlar çocuklarına nasıl baktıklarını size anlatmak zorunda değildir.
Bu konular kişilerin özelidir ve kimsenin kimseye yorum yapma hakkı yoktur.
Haydi başlayalım:
bebek
Bebek yapılmalı mı yapılmamalı mı: Bütün arkadaşlarınız birer birer hamile kalıyor ve minik minik bebeklerinin fotoğraflarını facebook’a koyuyor diye siz de hevesleniyorsanız, ilişkiniz bu aralar monoton ise “bir bebek olsa da oyalansak” diyorsanız, yukarıdaki maddeleri imzalamamış “elalem”in yorumları beyninize sızdıysa ve geceleri sizi uyutmamaya başladıysa, tik tak tik taksesleriyle geçen yılları hesaplıyorsanız, anneniz içli içli mesajlar gönderiyorsa hemen bebek fikrine sarmayın, önce bir düşünün: Bebek istemeyen kadın olabilir. Siz bu kadın olabilirsinizKimseye açıklama yapmak, hesap vermek zorunda değilsinizBebeğiniz olmazsa eksilmezsiniz. Gerçekten istiyor musunuz (insan çok nadiren tam olarak hazır hissediyor ama) yine de biraz hazır hissediyor musunuz, zaman sizin için doğru zaman mı, bunları düşünüp kararınızı öyle verin.
Tamam karar verdik, nasıl hamile kalacağız: Ben eskiden sanırdım ki olay bebeğe karar vermekte, karar verdiğin an, bitti. Hayır! Asıl hamile kalmakta sorun. Şanslıysanız yukarıdaki gibi de olabilir ama çoğu zaman kısa ya da uzun bir süreç gerekiyor. (Clearblue markasının en önemli günleri gösteren testleri var, aklınızda bulunsun). Hamilelik romantik bir yatakta da, soğuk bir hastane odasında da başlayabilir. Hazırlıklı olun. Çok zor bir şey bu biliyorum ama hamile kalmaya çalışırken hayatınızı sırf bu hedef doğrultusunda yaşamayın. Dediğim gibi bekleme süresi uzayabilir. Zor bir süreç ama içinizi rahat tutmaya çalışın. Bu dönemde kendinize yeni ilgi alanları yaratın.
hamilelik komik
Tebrikler, hamilesiniz: Tamam o artıyı görünce başınız döndü, gözyaşlarınız aktı ama şunu unutmayın ki sonraki günlerde hamileliği sevmeyebilirsiniz. Her hamile kadın yüzünde bir tebessümle dolaşmak zorunda değil. İki hamileliğimde de ilk dört ay boyunca sürekli kustum, tam bir zombiye dönmüştüm, sonra karnım birden çok büyüdü, ne geceleri uyayabiliyordum ne gündüzleri, yoğunluktan ve hormonlardan çekilmez bir insan olmuştum ve sürekli ağlıyordum. İnternette birbirinden güzel fit ve mutlu hamileleri gördükçe sinir oluyordum, nefes alıp verme kursuna yazılıp bir kere bile gitmedim, ben sadece o ayların bitmesini bekledim. Şu aşağıdaki fotoğraflarda ne kadar mutlu bir hamile görüyoruz değil mi ? Fotoğraftan sadece iki dakika önce karnım ağrıyor bıktım diye ağlama krizi yaşamıştım. Her gördüğünüz fotoğrafa lütfen inanmayın. Çok önemli: Fransa’da jinekologlar anne adayını her ay tartıyorlar ve birçoğu için kilo takibi çok sıkı. Benim de tavsiyem aynı yönde. Sağlıklı beslenin, dondurmalara böreklere saldırmayın, yürüyüş yapın. Aldığınız güzel kilolar bebeğinize gitsin, poponuza değil. Tabi insan her yerinden genişliyor ama kontrolü elden bırakmayın, abartmayın. Doğumdan sonra çabuk verilen kilolar gerçekten artı moral olarak insana geri dönüyor.
297385_10150383146457527_713380088_n.jpg
Bu karpuz bu karından nasıl çıkacak: Her dilden kitap okudum, birinde meyve resimleriyle bebeğin boyu gösteriliyordu ay ay. En son, koca bir karpuz. Simdi bana istediğinizi söyleyebilirsiniz, yok normal doğum, yok epiduralli yok epiduralsiz, sezaryen, su doğumu, hipnozlu doğum… Söyleyeceğim tek şey şu:Karpuz kimin karnındaysa o karar verecek! Normal doğum aşkıyla mı yaşamış, kendisini hazırlamış mı, onun bileceği iş. (Sadece dikkat: Normal doğum diye tutturan arkadaşlarımdan çoğu saatlerce ıkınıp acil ve stresli bir sezaryenle doğurdular, yeni hayatlarına aşırı bir yorgunluk ve başarısızlık hissinden kaynaklanan bir depresyonla başladılar, tutturmayın, her an her şey olabilir, “başaramadım” diye de düşünmeyin, karpuz çıktı mı oradan çıktı, konu kapanmıştır). Ben hamile kaldığım andan itibaren biliyordum ki öyle bir stresi kaldıramam, özel bir sezaryen türü seçtim, iki çocuğum aynı doktorla, aynı şekilde doğdu. Üçümüzün de kortizol oranları gayet normal, mersi.
yeni bebek komik
Anne sütü, inek sütü, badem sütü: Biliyorum ki bu çok hassas bir konu. Beş sene önce kendi bloğuma bir gençlik ateşiyle “ben emzirmeye karşıyım, hazır mamanın o kadar avantajı var ki o zorluğa hiç değmez” diye yazmıştım da ortalık yıkılmıştı.  Emzirmek istediniz, sütünüz geldi, canınız acımadı, siz mutlusunuz, baba (biraz dışlanmış ama gece uyuduğu için) mutlu, size pratik geliyor, gecede iki üç kez kalkmanıza rağmen çok da yoğun hissetmiyorsunuz, o zaman emzirin tabii. Ama emzirmek o kadar kolay bir şey değil, bunu da bilin ve hazırlıklı olun. İnsanın çok canı acıyabiliyor, tek sorumluluk annede, bebeğin ne kadar içtiği ölçülemediği için kontrol etmesi zor, bebeğin başlarda kilosu hızla düşebiliyor, işte o sırada normal doğum isteyip kendini sezaryende bulduğu için başarısızlık depresyonuna düşen anne gibi olmayın. Normal doğum da, emzirmek de bir başarı değil, kimse size takdirname vermiyor. “Ama bilimsel makaleler anne sütü çok iyiymiş diyor”, ben sanırım dünya üzerindeki bütün anne sütü makalelerini okudum. Evet anne sütü çok mucizevi bir sıvı ama günümüzde hazır mamalar da gerçekten çok başarılı ve o mamalarla büyüyen çocukların bağışıklık sistemi zayıf olur diye bir şey de yok. Hazır mamanın en büyük önemi ise şu: Anne zaten doğumdan aşırı yorgun çıkıyor, sonraki günlerde dinlenmesi hem fiziksel hem psikolojik açıdan çok önemli. Baba kalksın ve biberonları hazırlayıp bebeğe versin, anne uyusun. (Hazır mama konusunda çok işe yarayan bir öneri:  oda sıcaklığında su kullanın, boşu boşuna su ısıtmak sadece ekstra yorgunluk, bir de abartmayın biberonları ayda bir sterilize etseniz yeter!)
bebek sahibi olmak
İki artı bir gerçekten üç mü: 9 ay karnınızda taşıdığınız minik canlıyı başkasının kollarında görmek tuhaf gelebilir ilk başlarda. Bu kişi çocuğunuzun babası bile olsa. Belki hayatınız boyunca bebekler hiç ilginizi çekmedi ama işte o andan itibaren sezgisel bir şekilde uzman kesilirsiniz. Sanki o minik canlının neye ihtiyacı olduğunu bir tek siz biliyormuşsunuz gibi. Tuzak. Sakin bu tuzağa düşmeyin. It takes two to tango. O bebeği ikiniz yaptınız, şimdi sorumluluk eşit. Bebeği bol bol babasıyla bırakıp dinlenin. Aralarında özel bir ilişki oluşmasına izin verin. Günler geçtikçe, sadece baba değil, aile fertlerinin de bebek bakıcısının da bebekle uzun ve kaliteli zaman geçirmesine izin verin. En büyük tehlike annenin bebekle bir dünya kurması ve o dünyaya başka kimseyi almamasıdır. O anne ne yazık ki yorgunluğa ve depresyona mahkumdur. Ben mesela dadımızı kıskanmıştım ilk başlarda. Bebeği onun kucağında görmek istemiyordum sanki annesi sanacakmış gibi. Neyse ki hızla kendime geldim. Bebeğinizin dadısıyla iyi ve mutlu olması, sizin dışarıdayken içinizin rahat olması demek!
Perişan anne olmayın, nasıl mı: En çok babadan ve etrafınızdaki diğer herkesten bol bol yardım isteyerek. Çok zor ama bebeğinizi onlarla paylaşarak. Çünkü şimdi sizin önünüzde bir başka hedef daha var. Kendinize geri dönebilmek. Zaman ve efor gerekiyor ama zor değil. Daha ilk günlerden itibaren dışarı çıkıp kısa yürüyüşler yapın, bir kahve için, ortalığı biraz dumanlı görüyor olsanız bile mümkün oldukça gerçekliğe yaklaşın. Kendinize yaklaşın.(Evet çok acayip bir cümle oldu ama açıklayabilirim: Nina doğduktan beş gün sonra markete gidişimi çok net hatırlıyorum. Boş gözlerle reyonlar arasında dolaşıyordum, sanki her şey fluydu. “Acaba normale dönebilecek miyim” diye sormuştum kendime, korkmayın, donuluyor). Önemli olan şey, birçok kadının ne yazık ki unuttuğu şey şu: Olay “eskiden sen sendin, simdi sen bir annesin” değil. “Sen eskiden neysen hala osun ve bir de annesin”. Bir başka deyişle, sen kendini bir yerlerde unutup anne olma, annelik sana eklensin. Yazması kolay, uygulaması zor, oradan geçtim biliyorum. Yine sezgisel olmayan bir tavsiye: Fedakar anne olmayın, hayatınızın merkezine bebeği degil, kendinizi koyun. Siz iyi olursaniz bebeğiniz de iyi olur aileniz de. Siz merkeze bebeği koyup onun sorumluluğu ve yorgunluğu altında ezilirseniz kale içten çöker, bunu unutmayın. Birçoğumuz bebeğini emzirmeye çalışan anne bir odada, ertesi gün işe gidecek baba uyuyabilmek için bir başka odada modeli yaşar, bu sizi mutlu ediyorsa yapın belki en güzel geceleriniz onlar olacak ama yeteri kadar rahat, mutlu, konforlu değilseniz, tabloyu değiştirmekten korkmayın: bebeği hazır hissettiğinizde odasına koyun, geceleri sarıldığınız kişi bebeğinizin babası olsun.
pregrancy funny
Aslan babalar, zavallı kocalar: Toplamda bir buçuk yıl boyunca kocama çektirdiklerimi düşündükçe utanıyorum. İlk hamileliğimin sonlarına doğru elmalı tart yapmıştım, ilk kez deniyordum. Gururla tartı kocama göstermeye gittim. Bilgisayarında çalışıyordu, şöyle bir baktı ve “aa anneminki gibi olmamış dedi.. O an o kadar sinirlendim ki elimdeki tart tabağını havaya fırlattım, kendisi yere çakıldı ve ben de hıçkırıklara boğuldum. Ben yerde oturmuş (deli gibi) ağlarken, elinde kaşıkla yerdeki tartın tadına bakan ve “gerçekten cok güzel olmus tadı” diye Jean’a hala gülüyorum. Kıssadan hisse.Hamilelikte melek de olabilirsiniz, benim gibi çekilmez bir deli de. Piyango artık, ne çıkarsa. Cok bir şey yapın da diyemiyorum, kontrol hormonlarda çünkü. Ama doğumdan sonra artık o zavallı adama da biraz acıyın. Zaten git gide hacmi büyüyen bir kadının kaprislerine sonuna kadar göğüs gerdi, e yavaş yavaş onun da eski sevdiğini kazanma vakti gelsin. Siz kendinize bebekle bir dünya yaratıp onu dışlarsanız, bebek kilolarını vermeyi beş-on yıla yayarsanız, bir de her yaptığını eleştirip kapıyı çarparsanız, sizi ben bile koruyamam. Aranızda ne zaman kavga çıkarsa cok basit bir gerçeği hatırlayın:The baby is the enemy (Asıl düşman bebek). Siz aynı cephede savaşıyorsunuz, bunu sakın unutmayın.
marriage funny
Tekrar AŞK mümkün mü: Bebek geldikten sonra sevdiğinizle birçok mutlu anı paylaşabilirsiniz ama şehvetli anlar daha bir süre boyunca kapı dışarılar. Sezaryen yaraları, yok doğumda parçalanmış yerlerin dikişleri, fazla kilolar, yorgunluk, uykusuzluk, değil birkaç ay, birkaç sene bile sürebilir eski romantik hayatınızı geri kazanmanız. Fransa’da seksologlar yeni annelere reçete yazıyor: beş-altı şehvet dolu roman adi. (Yemin ederim). İstediğinizi okuyabilirsiniz ama bence en önemlisi bebeği birilerine bırakıp babayla bir yerlere kaçmak. Yine sezgisel olmayan bir öneri: Evden çok uzak olmayan bir otelde bir oda ayarlamak. Tamam belki ilk seferlerde geceyi birbirinize bebeğin fotoğraflarını göstermekle geçireceksiniz, ya da baby monitor izleyerek  ama ne yaparsanız yapın, birlikte olmanız, alkollü, alkolsüz romantik bir gece yaşamanız size şu hissi verecek: Evet üzerimizden bir kamyon geçti ama başardık, hala hayattayız! İlişki sadece bu şekilde güçleniyor: efor efor efor. Hicbir zaman durup dururken aşk alevlenmiyor, hele çocuktan sonra asla!! Canınız istemese de sürprizler hazırlamak için zorlayın kendinizi. Fake it until you make it hayatın her alanına uygulanabilecek bir tavsiye. Siz de ikili, üçlü anıları çoğaltın, her şeyden önemlisi: Bebek geldikten sonra öpüşmeyi bırakmayın!
Not: Bu konuda yazacak o kadar şey var ki aklımda, saatler boyunca devam edebilirim. Ama içeriden ağlama sesleri geliyor, “iki yaş kabusları” diyor psikologlar. Bu saatte bir çocuğun ağlaması ona mı kabus bize mi bilemiyorum ama gidip bir bakmam lazım.
Not2: Çocuklarını çok seven, onlarla bol bol gülüp eğlenen bir anneyim. Bir de bu yazı boyunca hiçbir çocuğun canı yanmadı. Lütfen yanlış anlaşılmasın.

*kaynak: https://themahmut.com/2016/09/28/peki-sizin-bebek-ne-zaman/

Arkadaşlarınla paylaş

2 yorum

  1. Hislerime tercüman, mükemmel olmuş :) Sevgiler!

    YanıtlaSil
  2. love you post, it is awesome for a young month.i work on a hospital bed company, whenever i work off the hospital furniture factory, i will take time to enjoy you post.

    YanıtlaSil

Fikrinizi önemsiyoruz:)