Bitcoin çıldırmış. Zirveden zirveye koşuyor. Bir yıl içinde bir adet Bitcoin’in fiyatı bin dolardan 19 bin dolara çıktı.
Dünyadaki borsalar da coştu. Bitcoin ile aynı derecede değilse de zirvelere ulaşıyorlar. Trump, “Ben seçildikten sonra ABD borsası 49 defa rekor kırdı” diye bas bas bağırıyor.
Karl Marx çok eskiden bu olayları anlatmıştı: Kapitalist sistemde kâr oranlarının düşme eğilimi var. Kâr oranları düşünce sermayedarların birbirinden çalma, spekülasyon yapma eğilimleri daha güçlü olur. Yani artı değer üret(tir)mek yerine artı değer çalmak daha tatlı olmaya başlar.
Bu yüzden borsa, emlak ve saire balonları büyük krizlerin habercisidir. Kripto para balonları da.
Tabii ki krizin zamanı hiçbir zaman önceden bilinmez. Kriz bilindiği anda bütün spekülatörler satış için çırpınmaya başlar ve bu da krizin kendisi olur.
Yeni kripto paralarının bir şekilde kapitalist sisteme meydan okuduğu ya da alternatif oluşturduğu iddiaları var ortada. Satoshi Nakamoto takma ismini kullanıp Bitcoin’i icat eden insan (yada insanlar), 2008 finansal krizdeki merkez bankaların rolünden bahsetti(ler). Nakamoto’ya göre güvenilmez merkez bankaları yerine başka bir sistem gerekiyor.
Öte yandan bir başka kesim ise “özgür yazılım” ve “açık teknoloji” argümanlarını kullanarak Bitcoin ve diğer kripto paraların devlet karşıtı niteliklerine vurgu yapıyor. Kripto paraların kapitalist sistemi yıkmadan ona alternatif olacak yeni bir piyasa yarattığı öne sürülüyor.
Kripto para nasıl çalışır?
Önce kripto paraların nasıl çalıştığına bakalım.
Bitcoin ve diğer kripto paralar ilginç bir teknoloji kullanıyorlar. Sisteme göre her para birimi büyük ve tek bir sayıdır. Bu sayılar ve sahiplerinin kaydı genel ve açık bir defterde tutuluyor. Para birimlerin kayıtlarının tutulduğu defterindeki imzalar birer matematiksel problemin çözümü olan sayılar. Bu çözümler çok zor bulunan ama kolayca doğrulanabilen sayılardır.
Bu tür bir problem için örnek verelim. Çok büyük iki sayı düşünün, diyelim 500 haneli sayılar. Bu iki sayıyı birbiriyle çarp ve çıkan sayıyı yayınla. Artık problemi sorabiliriz: Çarpımları bu sonucu veren bu iki sayı nedir? Böyle bir problemin çözümü için çok vakit gerekiyor; hızlı bir yöntem bilinmiyor. Ancak problemin çözümünü bulduktan sonra sonucun doğruluğunu kontrol etmek çok kolay. Sadece ortaya çıkan iki sayının çarpımını alıp büyük rakama eşit olup olmadığını bakmak yeterli.
Kripto paralarda kullanılan problemler bundan farklı ancak prensip aynı.
Kripto paraların değerli olabilmesi için kopyalanamamaları lazım. Yani bir para sahibi parasını başkasına aktarırken, inkâr edilemez ve tekrarlanmaz bir transfer yapabilmeli. Sadece sayı oldukları için eğer bir kontrol mekanizması yoksa para birimleri rahatça kopyalanabilir. Geleneksel paralar için merkez bankalarının tuttuğu kayıtlar da aynı rolü oynuyor. Bir bankadan çıkan para başka bankaya girer. Aynı para iki ayrı bankaya gönderilemez. Hesapları merkez bankası tutar. Kripto paraları için bir merkez bankası yok. Onun yerine Bitcoin piyasasında yer alan her oyuncu tarih boyunca olmuş olan bütün transferlerin kayıtlarını tutuyor, yani her oyuncu merkezi defterin bir kopyası tutuyor. Her transfer bütün oyunculara ilan ediliyor, oyuncular bunları doğrulamak için problemi çözüp şifre üretiyorlar; harcadıkları çaba için belli bir miktar Bitcoin’e sahip oluyorlar. Bu oyunculara “madenci” deniyor. Bütün sistemin güvenliği oyuncular arasındaki çoğunluktan tek bir ortak kaydının oluşmasından kaynaklanıyor. Böylece merkezi bir otorite olmadan para transferlerinin inkar edilemez ve tekrarlanamaz olması sağlanıyor.
Blockchain teknolojileri
Bu tekniğin ismi Blockchain. Blockchain teknolojisi ilginç. Artık para dışında başka kullanımlara da hazırlanıyor. Gayri merkezci olmayan "dağıtık" (distributed) bir ortak veri tabanı oluşuyor. Veri tabanının güvenliği ve konsensüsü bir tür kripto imza teknolojisiyle sağlanıyor. Örneğin inkâr edilemez ticari sözleşmeler için Blockchain kullanılması planlanıyor.
Dağıtık veri tabanlarının başka bir örneği olan “Git” gibi uygulamalar toplumda rekabet değil, paylaşıma yardımcı olabilir. Git, yazılım geliştirilmesindeki işbirliği için kullanılan bir yazılım. Blockchain’de olduğu gibi her oyuncu bütün veri tabanını tutuyor. Yazılımcılar yazılımı değiştirdikçe bütün değişimleri birbiriyle paylaşıyorlar. Paylaşılan verilerin tutarlılığı kripto teknikleri kullanılarak sağlanıyor. Bu yöntemle binlerce kişi uyum içinde aynı program üzerinde çalışabiliyorlar, etkin bir işbirliği yapabiliyorlar. Linux Kernel ile başlayan bu yöntem artık dünyadaki yazılım geliştiricilerinin yüzde 40’ı tarafından kullanılıyor.
Bitcoin çevre felaketi
Ancak Bitcoin’in Blockchaininde bu eşgüdüme yönelik çözümden farkı bir güven meselesi var. Blockchain tabanlı kripto paralar altında yatan mantık güvene değil güvensizliğe dayanıyor. Blockchain’de “Proof Of Work” kavramı yani bilgisayarlarda zor iş yaparak kayıtların oluşturulması sahtekârlığı fazla pahalı hale getiriyor. Sahte iş yapmak isteyenler piyasada çoğunluk olacak kadar oyuncu yaratıp bütün işlerini yapmak zorundalar. Astarı yüzünden pahalı olur, değmez. Sistemin güvenliği bu nokta üzerinden sağlanıyor.
Ancak bu yöntem Satoshi Nakamoto’nun işin başında iddia ettiği gibi ucuz olmuyor. Bitcoin madenlerinde on binlerce, yüzbinlerce özel yapım madencilik bilgisayarları kullanılıyor. Bunlar inanılmaz miktarda elektrik tüketiyorlar. Şu anda sadece Bitcoin üretimde kullanılan elektrik olan İrlanda Cumhuriyeti’nin toplam elektrik tüketimden fazla. Aslında 159 ülke Bitcoin üretiminden daha az elektrik tüketiyor. Bitcoin fiyatı arttıkça daha güçlü daha büyük madenler kurulacak. Bitcoin algoritması gereği madencilik için kullanılan bilgisayarın gücü arttıkça, bir Bitcoin üretmek için (ya da bir transfer gerçekleştirmek için) kullanılan elektrik miktarı giderek artıyor. Aynı tempoyla bu işlere devam edilirse bir kaç sene sonra dünyanın elektrik üretimin hepsi Bitcoin madencilikte kullanılacak. Bitcoin madenleri ya elektriğin ucuz (ve kirli) olduğu Çin gibi ülkelerde ya da bilgisayarların soğutulmasının kolay olduğu İzlanda gibi ülkelerde yoğunlaşıyor.
Yani Bitcoin bir çevre felaketidir.
Bu inanılmaz enerji israfı Bitcoin altında yatan birbirine güvenmeyen eşit oyuncular mantığına bağlı. Bize “İyi, Kötü, Çirkin” filminin son sahnesini hatırlatıyor. Oyuncular birbirine vurmaya çalışıyorlar ama ellerindekiler tabanca değil, termik santral. Güvensizlik esastır ve geliştirilen teknolojinin esas niteliği bu güvensizlikten kaynaklanıyor.
Çözüm “zenginlere güvenmek” mi?
Bitcoin tipi Blockchain’lerin enerji sorununu çözmek için yeni önerilen bir Blockchain tipi var. Etherium blockchain bu yeni sisteme geçiyor. “Proof of Work” (yani zor iş yaparak transferleri doğrulamak) yerine “Proof Of Stake” kullanıyorlar. Bu çok daha ucuz bir yöntem. Harcanan boş emeğe güvenmek yerine piyasada en fazla kripto paraya sahip olan zenginlere güveneceğiz. İngilizcede “Trust the rich, what could possibly go wrong?” Türkçesi “Zenginlere güvenin, ne kadar kötü olabilir ki?” Bizim gibi zengin olmayanlara bu iddia fazla ikna edici gelmeyebilir.
Kripto paralar ile kapitalist sistemden kaçış yok. Bitcoin madenleri sermayedarların elinde. Şimdi Chicago Mercantile Exchange borsasında Bitcoin Futures piyasada alınıp satılıyor. Resmiyet geldi ve yine zenginler ağırlıklarını koyacaklar.
Bitcoin gerçekten para mı?
Para olarak kullanılabilen şey paradır. Yani bir şey, onunla kolayca alışveriş yapabildiğiniz ölçüde paradır. Bu nitelik iki yoldan sağlanabilir. Birincisi eski yöntem; kullanım değeri de olan bir şeyin alışverişlerde değişim amacıyla da kullanılması. Mal para da denilen bu sistemde en çok kullanılan şeyler değerli madenler, altın ve gümüş oldu. İkincisi kağıt para, banknot sistemidir. Günümüzde yaygın geçerliliği bu yöntemde bir devlet, özel basılmış bazı kağıtların alışverişlerde değişim aracı olarak kabul edilmesini sağlamasıdır. Kapitalist sistem içinde bu iki şeyden yoksun olan para er ya da geç para olmaktan çıkar. Örneğin Zimbabwe devleti kendi parasına sahip çıkamadığı için Zimbabwe’nin kendi parası artık yok. 2009 yılında 100 trilyon Zimbabwe doları ile bir ekmek bile alınamayacak duruma geldikten sonra Zimbabwe doları tedavülden kaldırıldı.
Yaratılan ve fiyatı fırlayan kağıt parçaları hem 1929 hem 2008 finansal krizlerinde rol oynadılar. Merak edenler için John Kenneth Galbraith’in yazdığı “Büyük Kriz 1929” kitabını tavsiye ederim.
[i]Goldman Sachs’un yarattığı yatırım fonlarına yatırım yapan yatırım fonlarının hisselerinin yükselişini (ve nihai olarak çökmesini) çok güzel anlatıyor. Evet, aynı bildiğiniz Goldman Sachs hem 1929 hem 2008 yılında benzer bir rol oynuyordu.
Ve sebep değil ama hastalığın en belirgin semptomu finansal balonlardır.
Bitcoin’den para kazanalım mı?
Kripto paralarının devletin gücüne ya da altın gibi somut bir kullanım değerine bağlı olmadıkları için sadece ve sadece bir "Ponzi" Scheme'in hisseleri gibi. Türkçe'de "saadet zinciri" deniyor. Bir Ponzi Scheme'de eski yatırımcıların kârları yeni yatırımcıların paralarıyla sağlanıyor. Scheme büyümeye devam ettikçe herkes kârlı çıkıyor. Büyümenin hızı bile düşerse felaket oluyor. Bebeği ellerinde son tutanlar, yani en son giren yatırımcılar her şeylerini kaybediyorlar. 1980'lerin yarattığı bankerzedeler gibi.
Para kazanan da oluyor tabii. Bulgaristan devleti mafyanın elindeki önemli bir miktar Bitcoin’e el koydu. Hızlı yükselen Bitcoin dolar fiyatıyla el konulan Bitcoinlerin değeri Bulgaristan devletinin toplam birikmiş borcunun %25’ine eşit. Şimdi, Bitcoin fiyatında korkunç bir düşüş yaratmadan satabilirlerse tabii.
[ii]
Hayaller arkasında bir gerçek var; para kazananlar piyasaya giren yeni yatırımcılardan para kazanıyorlar. Bitcoin madenleri değer üretmiyorlar. Değeri (ve çevreyi) yok ediyorlar. Ponzi’den memnun kalan erken çıkan yatırımcılar vardı. Ponzi’nin kendisi uzun yıllar hapiste kaldı. Yine Ponzi hapisteyken hayal kuran yatırımcılar paralarını Ponzi’nin eline vermeye çalışıyorlardı.
Kripto hayallerinin tehlikeleri
Bu makalenin ilhamı internette dolaşan web sitesi sahiplerine yönelik şu çağrı:
“Sitenize eklenecek küçük bir Javascript kod parçacığıyla ziyaretçileriniz bu kolektif topluluğa katılıp Monero üretimine katkıda bulunabilirler. Ziyaretçilerin bu aşamada bir kaybı veya kazancı olmayacaktır. Site sahibi olarak elde edilen gelirin %70'ini Monero şeklinde alacak, dilerseniz bunu gerçek paraya çevirebileceksiniz.”
Monero kripto paralardan biridir. Önerilen uygulama, web sitenizi ziyaret edenlerin bilgisayarlarının gücünü (ve elektriklerini) kullanarak kripto para madenciliği yapmak. Hem de sol web sitelerine öneriliyor.
Böyle bir şey yapmak hırsızlıktır. Web sitesi ziyaretçisinin elektriği habersizce kullanılıyor ve bundan elde edilen gelir site sahibine kalıyor. Hırsızlık olduğu için ahlaksızdır. Üstelik “hırsızlık” işe yaramayacaktır. Bu küçük hırsızlık mega kripto para fabrikalarıyla rekabet edemez.
Türkiye’nin de yatay parası var
Devletten bağımsız üretilen para illa ilerici bir şey değildir. Türkiye'de uzun süre önce üretilen ve kullanılan böyle bir yatay para var; çek-senet. Bir çek/senet yazan biri para yaratıyor. Bu kağıt, para gibi dolaşıyor. Kitap dağıtımcısı yayınevine 6 aylık bir senet veriyor, yayınevi bu senedi matbaaya, matbaa kâğıtçıya… Senet dolaşan bir para oluyor.. Merkez Bankası bu paranın yaratılmasını ve miktarını tam olarak kontrol edemiyor. Bu para ve devletin parası arasında bir ilişki var ama bu ilişki her zaman bire bir değil. Devlet bu paranın arkasında tam etkin bir şekilde durmadığından başka bir güç bu rolü üstleniyor; Çek-senet mafyası. Gayri resmi para için gayri resmi emniyet güçleri.
Kripto paraların devletten bağımsızlıkları, çek-senedin bağımsızlığından çok farklı bir şey değil. Tahminen ya mevcut devletler bu paralara sahip çıkacak ya da gayri resmi güçler; aksi halde bu paralar yok olacak.
Oyuncak parası
Bitcoin’in spekülatif balonu yüzünden her gün yeni kripto paralar mantar gibi ortaya çıkıyor. Onlardan biri Walt Disney şirketi tarafından oluşturuldu. İsmi Dragonchain
[iii]. Yani bugün Rupert Murdoch'un "eğlence" imparatoluğunu 60+ milyar dolara satın alan Disney kripto para da kuruyor.
İngiltere'de eskiden çocuklara verilen ucuz ve dakik olmayan kol saatlere üzerindeki resimler yüzünden Mickey Mouse saatleri derdik. Ondan sonra kalitesiz, ömrü uzun olmayacak olan her ürün için İngilizcede "Mickey Mouse" lafı kullanılmaya başlandı.
İşte kapitalizmin bize son getirdiği yenilik (Walt Disney şirketi aracıyla): "Mickey Mouse" para.
Yatırımcıya tavsiye
Kişisel ve ahlaki nitelikli bir tavsiye verebilirim: Kripto paradan şimdiye kadar kâr ettiysen piyasaya yeni girenlere kripto paralarını sat ve elde ettiğin gerçek parayı istediğin hayır işleri için kullan. Bence şu sıralar "çok para kazanacağım" diye düşünerek bu piyasaya giriş yapanlar çok zeki olmayan bir karar veriyorlar ya da iktisadi bir terimle söylersek çok risk severler.
Özel olarak bildiğim bir şey yok. Ama bana sorarsanız bu saatten sonra kripto paradan uzak durmak lazım. Para senin, karar senin.
BM FAO (Yemek ve Tarım Örgütü) verilerine göre dünyada nüfusun onda biri hasta olacak düzeyde aç. İnsanlığın, dünyanın, doğanın, çevrenin kurtuluşu piyasa, güvensizlik ve rekabete değil; dayanışmaya, paranın yok edilebileceği bir sistemin kurulmasına bağlı.
Chris Stephenson