Unutmadan Söylemeliyim: Teknoloji
Teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Teknoloji etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2020-10-20

DRONE! Peki Nereden Başlasam? ADENE E59S Drone vs. DJI

DRONE! Peki Nereden Başlasam? ADENE E59S Drone vs. DJI




Herkese Merhaba!

Geçen seneden beri içimi bir drone sevgisi sarmıştı. Kız kısmısının ne işi varmış demedim. Pandemi döneminde bu özgür çocukları araştırmaya koyuldum!

Başlığı görünce konuyu anlayan arkadaşlar ADENE ve DJI'yı yan yana yazmama bile bozuldu farkındayım :) Fakat bilmeyen insanlar için yazıyorum, hemen yüklenmeyelim yazara :)

Drone konusunda DJI marka konumunu başarmış bir isim olsa da hiç bilmeyen biri için 10K fiyatlık bir drone'nu suya/yere/oraya buraya düşürme endişesi çok kafa kurcalayabiliyor. 

Ben öncelikle DJI Türkiye kullanıcılarının oluşturduğu facebook grubuna üye oldum. Tavsiye ederim bu konuda grup üyeleri çok yardımcı ve paylaşımlar çok bilgilendirici. Hemen aşağıya linki bırakıyorum;


Fakat hem fiyat araştırması sebebiyle hem de acemiliği atmak adına öncelikle ADENE E59S marka bir drone satın aldım. Zaten drone ile ilgili öğrendiğim ilk bilgi şu idi;

-500 gr. altı tüm drone'lar oyuncak kategorisine giriyor ve herhangi bir Sivil Havacılık kaydı gerektirmiyor.

-500 gr. üstü drone aldığınızda ise mutlaka drone'un üstünüze kaydınızı yaptırmanız gerek ve bunun içinde sivil havacılıkta amatör/hobi amaçlı drone ehliyetine sahip olmanız gerekmekte. Ben bunu online olarak aldım ve yaklaşık 1 ay sonra onaylandı. Artık drone aldığımda üstüme kayıt ettirebilirim. 


İkinci öğrendiğim bilgi de, drone uçuşu büyükşehirlerde ve insanların yoğun olarak bulunduğu hemen hemen her yerde izinsiz olarak yasak. Muhakkak uçuş öncesi İHA'nın sitesinden uçuş öncesi izin almak gerekmekte yoksa cezası yaklaşık 10K yani bir diğer drone parası. Dolayısıyla izinsiz uçmak tamamen kısmet işi eğer yakalanırsanız geçmişler olsun :)

Drone almadan önce mutlaka acemiliğimi ucuz bir drone ile atmam gerektiği ve motor becerilerimin gelişmesi gerektiği aksi takdirde iyi para verdiğim drone'u düşürmemin daha büyük bir ihtimal olduğunu söylediler. Bende anında ikna oldum :)
Adene E59S Drone

ADENE E59S drone ben aldığımda 700 TL gibi bir fiyattı. Şu an hala aynı bantta gözüküyor. 18 dk. uçuş süresi, 3 batarya, 1080p görüntü kalitesi, sabit irtifa modu ile aslında belki de beklentimi karşılayacağını düşündüm.

Drone'u alıp eve geldiğim an birkaç tane video izledim ve gayet başarılı uçuşlar gördüm, keyfim iyice yerine geldi. Hemen telefon uygulamasını indirdim ve kendimi sitenin bahçesine attım. 

Site görevlimizin geçen gün başka bir arkadaşın drone'u ağaca sapladığı bilgisini aldıktan sonra biraz daha endişeli fakat asla umutsuzluğa kapılmadan uçuşa başladım ve daha nefesimi tamamlayamadan DRONE düştü :)



Tabii ki ben konuyu hemen şahsi yeteneksizliğime ve acemiliğime bağlayarak drone'u suçlamadım. Tekrar tekrar uçuşlar denedim biraz daha ivmeyi arttırdım ama günün sonunda drone'un kapasitesi hafif rüzgarda bile yeterli olmadı ve devamlı düşerek benim motivasyonumu yerle bir etti. 

Bu arada inanılmaz kötü bir mobil aplikasyona sahip olması da babanem gibi her tuşa basarak her şeyi denemeye çalışmama sebep oldu. Drone'u yiğenlerime hediye ettim, pişman değilim :) Onların benden becerikli olduklarını görmek beni üzmeyecek, aksine gururlandıracaktır :)

Gelelim DJI konusuna, bu tecrübelerimi paylaştığım gerek DJI facebook grubundan tecrübeli pilotlar ve yakın çevrem DJI'da bulunan engel koruma özellikleri, rüzgar gücü, gimball vs. tüm özellikleri sayesinde korktuğum gibi olmayacağını ve profesyonel drone'ların kolay kolay düşmeyeceğini bana güzel dille açıkladılar.

DJI mavic air 2 drone

Yakın bir arkadaşım sayesinde geçen hafta Kilyos'ta DJI Mavic AIR 2 ile deneme uçuşuna çıktık. Drone onun drone'u olunca hemen kabul ettim. 10K'nın suya düştüğünü görecek kadar güzel bir yıl geçirmedim bu sene ki tüm olumsuz haberler kotam maalesef doldu :)

Velhasıl kelam, adeta yüzyılların pilotu gibi ilk uçuştan sonra drone'la harikalar yaratıyordum. GPS sayısına, batarya yüzdesine, rüzgar kuvvetine ve çevreye dikkat ettikten sonra gerçekten çocuk oyuncağı denilen şeyin ta kendisi olduğunu gözlerimle gördüm ve hatta ADENE için verdiğim para ve en baştan DJI almadığıma çok üzüldüm.

Şu an benim istediğim DJI Mavic AIR 2 modeli ilk baktığımdan beri 3000 TL kadar artmış bulunmakta dolar sağolsun. Bende dolar ile maaş almadığımdan ötürü konu bana kadar geldi, bu konu bana neden geldi :) Yani henüz kendime drone alamadım.

Aşağıya sıfır bilgi hatta geçmiş drone tecrübeleri kötü olan bir kullanıcı olan şahsımın çektiği ilk drone fotoğrafını bırakıyorum. 

Eğer drone alacaksanız korkmayın en iyisini alın, youtube videolarını izleyin, gaza gelmeyin, tekniğe dikkat ettikten sonra ben bile yaptım öyle düşünün :)

drone kilyos


Kırımsız uçuşlar dilerim! !


G.

2018-04-22

HAIRENS TAM OTOMATİK SU DALGASI SAÇ MAŞASI (denedim!)

HAIRENS TAM OTOMATİK SU DALGASI SAÇ MAŞASI (denedim!)

hair words

Ürünlerden konuşmayalı çok olmuşken, bu yeni ve tatlı arkadaşımı sizlerle tanıştırarak arayı kapatalım..

Biliyorsunuz ki sitemizde hala reklam yok. Maalesef yok, o duyguyu tadamasak, reklam işbirlikleri için unutmadansoylemeliyim@gmail.com yazamasakta, olsundu, siz bilin diye yazılıyordu, unutmadan söyleniyordu :)

Neyse bu hüzünlü konular bir yana, benim gibi saç şekillendirme konusunda el yatkınlığı, zamanı, hevesi sıfır olan bir insana kendini böylece sevdiren HAIRENS tam otomatik su dalgası saç maşası www.n11.com da satış yapan bir mağazadan almam ile kendisi ile tanıştık.

Ürünün fiyatı 230 TL civarında. Diğer markalar ile karşılaştırdığınızda daha düşük olması bir yana, Braun'un otomatik saç makinesi ile yaşadığım hezimet sonucunda fiyatına değil, videolarındaki rahatlığına kapılarak aldım. İyiki aldım!

hairens otomatik su dalgası maşası
Üründe zamanlama, sıcaklık ve saçı sararken kaç kere dönüş yapacağına dair ayarlar var. Dikkatli kullanırsanız sizi yakma ihtimali sıfır.

Sağ ve sola dönebilen başlığı ve sardıktan sonra bıraktığı doğal dalgası ise muazzam!

Zaten benim gibi değilseniz ve eliniz bir tık daha bu konuya yatkınsa kuaförünüzle uzun bir süre görüşmeyeceğinizin garantisini verebilirim.

Ben yıllarca maşa hiç kullanmadım, denemeye bile kalkmadım. İş hayatı, üşengeçlikler derken öyle bir vaktimde yoktu açıkçası ama HAIRENS tam otomatik su dalgası saç maşası ile 15 dk. da hazır oluyorsunuz ve dalgaların kalıcılığı da saçınızın cinsi aykırı değilse çok çok tatmin edici.

Özetle fiyat/performans olarak değerlendirdiğimizde bence bilinen markalara her türlü taş çıkarıcak bir ürün. Yapanların ellerine sağlık, çok dua ediyorum, bu güzel geri dönüşlerime istinaden onlarda bana dua eder diye umuyorum :)

Makineyi daha yakından tanımak isterseniz diye aşağıya almadan önce izlediğim iki youtube linkini de bırakıyorum;

https://www.youtube.com/watch?v=_oE1vrLN08Q

https://www.youtube.com/watch?v=bscF46yLi-A

Sevgiler..

2017-12-23

Bilgisayar Bilimcisi Gözüyle Kripto Para ve Yatırımcıya “Tavsiye”ler..

Bilgisayar Bilimcisi Gözüyle Kripto Para ve Yatırımcıya “Tavsiye”ler..

bitcoin

Bitcoin çıldırmış. Zirveden zirveye koşuyor. Bir yıl içinde bir adet Bitcoin’in fiyatı bin dolardan 19 bin dolara çıktı.
Dünyadaki borsalar da coştu. Bitcoin ile aynı derecede değilse de zirvelere ulaşıyorlar. Trump, “Ben seçildikten sonra ABD borsası 49 defa rekor kırdı” diye bas bas bağırıyor.
Karl Marx çok eskiden bu olayları anlatmıştı: Kapitalist sistemde kâr oranlarının düşme eğilimi var. Kâr oranları düşünce sermayedarların birbirinden çalma, spekülasyon yapma eğilimleri daha güçlü olur. Yani artı değer üret(tir)mek yerine artı değer çalmak daha tatlı olmaya başlar.
Bu yüzden borsa, emlak ve saire balonları büyük krizlerin habercisidir. Kripto para balonları da.
Tabii ki krizin zamanı hiçbir zaman önceden bilinmez. Kriz bilindiği anda bütün spekülatörler satış için çırpınmaya başlar ve bu da krizin kendisi olur.
Yeni kripto paralarının bir şekilde kapitalist sisteme meydan okuduğu ya da alternatif oluşturduğu iddiaları var ortada. Satoshi Nakamoto takma ismini kullanıp Bitcoin’i icat eden insan (yada insanlar), 2008 finansal krizdeki merkez bankaların rolünden bahsetti(ler). Nakamoto’ya göre güvenilmez merkez bankaları yerine başka bir sistem gerekiyor.
Öte yandan bir başka kesim ise “özgür yazılım” ve “açık teknoloji” argümanlarını kullanarak Bitcoin ve diğer kripto paraların devlet karşıtı niteliklerine vurgu yapıyor. Kripto paraların kapitalist sistemi yıkmadan ona alternatif olacak yeni bir piyasa yarattığı öne sürülüyor.
Kripto para nasıl çalışır?
bitcoin
Önce kripto paraların nasıl çalıştığına bakalım. 
Bitcoin ve diğer kripto paralar ilginç bir teknoloji kullanıyorlar. Sisteme göre her para birimi büyük ve tek bir sayıdır. Bu sayılar ve sahiplerinin kaydı genel ve açık bir defterde tutuluyor. Para birimlerin kayıtlarının tutulduğu defterindeki imzalar birer matematiksel problemin çözümü olan sayılar. Bu çözümler çok zor bulunan ama kolayca doğrulanabilen sayılardır.
Bu tür bir problem için örnek verelim. Çok büyük iki sayı düşünün, diyelim 500 haneli sayılar. Bu iki sayıyı birbiriyle çarp ve çıkan sayıyı yayınla. Artık problemi sorabiliriz: Çarpımları bu sonucu veren bu iki sayı nedir? Böyle bir problemin çözümü için çok vakit gerekiyor; hızlı bir yöntem bilinmiyor. Ancak problemin çözümünü bulduktan sonra sonucun doğruluğunu kontrol etmek çok kolay.  Sadece ortaya çıkan iki sayının çarpımını alıp büyük rakama eşit olup olmadığını bakmak yeterli.
Kripto paralarda kullanılan problemler bundan farklı ancak prensip aynı. 
Kripto paraların değerli olabilmesi için kopyalanamamaları lazım. Yani bir para sahibi parasını başkasına aktarırken, inkâr edilemez ve tekrarlanmaz bir transfer yapabilmeli. Sadece sayı oldukları için eğer bir kontrol mekanizması yoksa para birimleri rahatça kopyalanabilir. Geleneksel paralar için merkez bankalarının tuttuğu kayıtlar da aynı rolü oynuyor.  Bir bankadan çıkan para başka bankaya girer. Aynı para iki ayrı bankaya gönderilemez. Hesapları merkez bankası tutar. Kripto paraları için bir merkez bankası yok. Onun yerine Bitcoin piyasasında yer alan her oyuncu tarih boyunca olmuş olan bütün transferlerin kayıtlarını tutuyor, yani her oyuncu merkezi defterin bir kopyası tutuyor. Her transfer bütün oyunculara ilan ediliyor, oyuncular bunları doğrulamak için problemi çözüp şifre üretiyorlar; harcadıkları çaba için belli bir miktar Bitcoin’e sahip oluyorlar. Bu oyunculara “madenci” deniyor. Bütün sistemin güvenliği oyuncular arasındaki çoğunluktan tek bir ortak kaydının oluşmasından kaynaklanıyor. Böylece merkezi bir otorite olmadan para transferlerinin inkar edilemez ve tekrarlanamaz olması sağlanıyor. 
bitcoin
Blockchain teknolojileri
Bu tekniğin ismi Blockchain. Blockchain teknolojisi ilginç. Artık para dışında başka kullanımlara da hazırlanıyor. Gayri merkezci olmayan "dağıtık" (distributed) bir ortak veri tabanı oluşuyor. Veri tabanının güvenliği ve konsensüsü bir tür kripto imza teknolojisiyle sağlanıyor. Örneğin inkâr edilemez ticari sözleşmeler için Blockchain kullanılması planlanıyor.
Dağıtık veri tabanlarının başka bir örneği olan “Git” gibi uygulamalar toplumda rekabet değil, paylaşıma yardımcı olabilir. Git, yazılım geliştirilmesindeki işbirliği için kullanılan bir yazılım. Blockchain’de olduğu gibi her oyuncu bütün veri tabanını tutuyor. Yazılımcılar yazılımı değiştirdikçe bütün değişimleri birbiriyle paylaşıyorlar. Paylaşılan verilerin tutarlılığı kripto teknikleri kullanılarak sağlanıyor. Bu yöntemle binlerce kişi uyum içinde aynı program üzerinde çalışabiliyorlar, etkin bir işbirliği yapabiliyorlar. Linux Kernel ile başlayan bu yöntem artık dünyadaki yazılım geliştiricilerinin yüzde 40’ı tarafından kullanılıyor. 

Bitcoin çevre felaketi

Ancak Bitcoin’in Blockchaininde bu eşgüdüme yönelik çözümden farkı bir güven meselesi var. Blockchain tabanlı kripto paralar altında yatan mantık güvene değil güvensizliğe dayanıyor. Blockchain’de “Proof Of Work” kavramı yani bilgisayarlarda zor iş yaparak kayıtların oluşturulması sahtekârlığı fazla pahalı hale getiriyor. Sahte iş yapmak isteyenler piyasada çoğunluk olacak kadar oyuncu yaratıp bütün işlerini yapmak zorundalar. Astarı yüzünden pahalı olur, değmez. Sistemin güvenliği bu nokta üzerinden sağlanıyor. 
Ancak bu yöntem Satoshi Nakamoto’nun işin başında iddia ettiği gibi ucuz olmuyor. Bitcoin madenlerinde on binlerce, yüzbinlerce özel yapım madencilik bilgisayarları kullanılıyor. Bunlar inanılmaz miktarda elektrik tüketiyorlar. Şu anda sadece Bitcoin üretimde kullanılan elektrik olan İrlanda Cumhuriyeti’nin toplam elektrik tüketimden fazla. Aslında 159 ülke Bitcoin üretiminden daha az elektrik tüketiyor. Bitcoin fiyatı arttıkça daha güçlü daha büyük madenler kurulacak. Bitcoin algoritması gereği madencilik için kullanılan bilgisayarın gücü arttıkça, bir Bitcoin üretmek için (ya da bir transfer gerçekleştirmek için) kullanılan elektrik miktarı giderek artıyor. Aynı tempoyla bu işlere devam edilirse bir kaç sene sonra dünyanın elektrik üretimin hepsi Bitcoin madencilikte kullanılacak. Bitcoin madenleri ya elektriğin ucuz (ve kirli) olduğu Çin gibi ülkelerde ya da bilgisayarların soğutulmasının kolay olduğu İzlanda gibi ülkelerde yoğunlaşıyor.
Yani Bitcoin bir çevre felaketidir.
Bu inanılmaz enerji israfı Bitcoin altında yatan birbirine güvenmeyen eşit oyuncular mantığına bağlı. Bize “İyi, Kötü, Çirkin” filminin son sahnesini hatırlatıyor. Oyuncular birbirine vurmaya çalışıyorlar ama ellerindekiler tabanca değil, termik santral. Güvensizlik esastır ve geliştirilen teknolojinin esas niteliği bu güvensizlikten kaynaklanıyor. 

Çözüm “zenginlere güvenmek” mi?

Bitcoin tipi Blockchain’lerin enerji sorununu çözmek için yeni önerilen bir Blockchain tipi var. Etherium blockchain bu yeni sisteme geçiyor.  “Proof of Work” (yani zor iş yaparak transferleri doğrulamak) yerine “Proof Of Stake” kullanıyorlar. Bu çok daha ucuz bir yöntem. Harcanan boş emeğe güvenmek yerine piyasada en fazla kripto paraya sahip olan zenginlere güveneceğiz. İngilizcede “Trust the rich, what could possibly go wrong?” Türkçesi “Zenginlere güvenin, ne kadar kötü olabilir ki?” Bizim gibi zengin olmayanlara bu iddia fazla ikna edici gelmeyebilir.
Kripto paralar ile kapitalist sistemden kaçış yok. Bitcoin madenleri sermayedarların elinde. Şimdi Chicago Mercantile Exchange borsasında Bitcoin Futures piyasada alınıp satılıyor. Resmiyet geldi ve yine zenginler ağırlıklarını koyacaklar.

Bitcoin gerçekten para mı?

Para olarak kullanılabilen şey paradır. Yani bir şey, onunla kolayca alışveriş yapabildiğiniz ölçüde paradır. Bu nitelik iki yoldan sağlanabilir. Birincisi eski yöntem; kullanım değeri de olan bir şeyin alışverişlerde değişim amacıyla da kullanılması. Mal para da denilen bu sistemde en çok kullanılan şeyler değerli madenler, altın ve gümüş oldu. İkincisi kağıt para, banknot sistemidir. Günümüzde yaygın geçerliliği bu yöntemde bir devlet, özel basılmış bazı kağıtların alışverişlerde değişim aracı olarak kabul edilmesini sağlamasıdır. Kapitalist sistem içinde bu iki şeyden yoksun olan para er ya da geç para olmaktan çıkar. Örneğin Zimbabwe devleti kendi parasına sahip çıkamadığı için Zimbabwe’nin kendi parası artık yok. 2009 yılında 100 trilyon Zimbabwe doları ile bir ekmek bile alınamayacak duruma geldikten sonra Zimbabwe doları tedavülden kaldırıldı.
Yaratılan ve fiyatı fırlayan kağıt parçaları hem 1929 hem 2008 finansal krizlerinde rol oynadılar. Merak edenler için John Kenneth Galbraith’in yazdığı “Büyük Kriz 1929” kitabını tavsiye ederim.[i]Goldman Sachs’un yarattığı yatırım fonlarına yatırım yapan yatırım fonlarının hisselerinin yükselişini (ve nihai olarak çökmesini) çok güzel anlatıyor. Evet, aynı bildiğiniz Goldman Sachs hem 1929 hem 2008 yılında benzer bir rol oynuyordu.
Ve sebep değil ama hastalığın en belirgin semptomu finansal balonlardır.

Bitcoin’den para kazanalım mı?

Kripto paralarının devletin gücüne ya da altın gibi somut bir kullanım değerine bağlı olmadıkları için sadece ve sadece bir "Ponzi" Scheme'in hisseleri gibi. Türkçe'de "saadet zinciri" deniyor. Bir Ponzi Scheme'de eski yatırımcıların kârları yeni yatırımcıların paralarıyla sağlanıyor. Scheme büyümeye devam ettikçe herkes kârlı çıkıyor. Büyümenin hızı bile düşerse felaket oluyor. Bebeği ellerinde son tutanlar, yani en son giren yatırımcılar her şeylerini kaybediyorlar. 1980'lerin yarattığı bankerzedeler gibi. 
Para kazanan da oluyor tabii. Bulgaristan devleti mafyanın elindeki önemli bir miktar Bitcoin’e el koydu. Hızlı yükselen Bitcoin dolar fiyatıyla el konulan Bitcoinlerin değeri Bulgaristan devletinin toplam birikmiş borcunun %25’ine eşit. Şimdi, Bitcoin fiyatında korkunç bir düşüş yaratmadan satabilirlerse tabii.[ii]
Hayaller arkasında bir gerçek var; para kazananlar piyasaya giren yeni yatırımcılardan para kazanıyorlar. Bitcoin madenleri değer üretmiyorlar. Değeri (ve çevreyi) yok ediyorlar. Ponzi’den memnun kalan erken çıkan yatırımcılar vardı. Ponzi’nin kendisi uzun yıllar hapiste kaldı. Yine Ponzi hapisteyken hayal kuran yatırımcılar paralarını Ponzi’nin eline vermeye çalışıyorlardı.

Kripto hayallerinin tehlikeleri

Bu makalenin ilhamı internette dolaşan web sitesi sahiplerine yönelik şu çağrı:
“Sitenize eklenecek küçük bir Javascript kod parçacığıyla ziyaretçileriniz bu kolektif topluluğa katılıp Monero üretimine katkıda bulunabilirler. Ziyaretçilerin bu aşamada bir kaybı veya kazancı olmayacaktır. Site sahibi olarak elde edilen gelirin %70'ini Monero şeklinde alacak, dilerseniz bunu gerçek paraya çevirebileceksiniz.”
Monero kripto paralardan biridir. Önerilen uygulama, web sitenizi ziyaret edenlerin bilgisayarlarının gücünü (ve elektriklerini) kullanarak kripto para madenciliği yapmak. Hem de sol web sitelerine öneriliyor. 
Böyle bir şey yapmak hırsızlıktır. Web sitesi ziyaretçisinin elektriği habersizce kullanılıyor ve bundan elde edilen gelir site sahibine kalıyor. Hırsızlık olduğu için ahlaksızdır. Üstelik “hırsızlık” işe yaramayacaktır. Bu küçük hırsızlık mega kripto para fabrikalarıyla rekabet edemez.

Türkiye’nin de yatay parası var

Devletten bağımsız üretilen para illa ilerici bir şey değildir. Türkiye'de uzun süre önce üretilen ve kullanılan böyle bir yatay para var; çek-senet. Bir çek/senet yazan biri para yaratıyor. Bu kağıt, para gibi dolaşıyor. Kitap dağıtımcısı yayınevine 6 aylık bir senet veriyor, yayınevi bu senedi matbaaya, matbaa kâğıtçıya… Senet dolaşan bir para oluyor.. Merkez Bankası bu paranın yaratılmasını ve  miktarını tam olarak kontrol edemiyor. Bu para ve devletin parası arasında bir ilişki var ama bu ilişki her zaman bire bir değil. Devlet bu paranın arkasında tam etkin bir şekilde durmadığından başka bir güç bu rolü üstleniyor; Çek-senet mafyası. Gayri resmi para için gayri resmi emniyet güçleri.
Kripto paraların devletten bağımsızlıkları, çek-senedin bağımsızlığından çok farklı bir şey değil. Tahminen ya mevcut devletler bu paralara sahip çıkacak ya da gayri resmi güçler; aksi halde bu paralar yok olacak.

Oyuncak parası

Bitcoin’in spekülatif balonu yüzünden her gün yeni kripto paralar mantar gibi ortaya çıkıyor. Onlardan biri Walt Disney şirketi tarafından oluşturuldu. İsmi Dragonchain[iii]. Yani bugün Rupert Murdoch'un "eğlence" imparatoluğunu 60+ milyar dolara satın alan Disney kripto para da kuruyor.
İngiltere'de eskiden çocuklara verilen ucuz ve dakik olmayan kol saatlere üzerindeki resimler yüzünden Mickey Mouse saatleri derdik. Ondan sonra kalitesiz, ömrü uzun olmayacak olan her ürün için İngilizcede "Mickey Mouse" lafı kullanılmaya başlandı.
İşte kapitalizmin bize son getirdiği yenilik (Walt Disney şirketi aracıyla): "Mickey Mouse" para.

Yatırımcıya tavsiye

Kişisel ve ahlaki nitelikli bir tavsiye verebilirim: Kripto paradan şimdiye kadar kâr ettiysen piyasaya yeni girenlere kripto paralarını sat ve elde ettiğin gerçek parayı istediğin hayır işleri için kullan. Bence şu sıralar "çok para kazanacağım" diye düşünerek bu piyasaya giriş yapanlar çok zeki olmayan bir karar veriyorlar ya da iktisadi bir terimle söylersek çok risk severler. 
Özel olarak bildiğim bir şey yok. Ama bana sorarsanız bu saatten sonra kripto paradan uzak durmak lazım. Para senin, karar senin.
BM FAO (Yemek ve Tarım Örgütü) verilerine göre dünyada nüfusun onda biri hasta olacak düzeyde aç. İnsanlığın, dünyanın, doğanın, çevrenin kurtuluşu piyasa, güvensizlik ve rekabete değil; dayanışmaya, paranın yok edilebileceği bir sistemin kurulmasına bağlı.
Chris Stephenson

2017-10-09

 SANAT DÜNYASININ SHAZAM’I: SMARTİFY

SANAT DÜNYASININ SHAZAM’I: SMARTİFY

sanat

Smartify uygulaması kullanıcılara sanat eserlerini anında tarayarak tanımlama imkânı sunuyor. Ayrıca anlık olarak eser hakkındaki yorumlara da erişim sağlıyor. Çalan bir müziğin tanımlamaya yaran Shazam uygulamasından sonra Smartify’ın da “sanat dünyasının Shazam’ı” olacağı belirtiliyor.

Uygulama şimdiden 30’u aşkın büyük galeri ve müzede kullanılmaya başlandı. Smartify uygulamasının geliştiricileri bu uygulamanın sesli rehber ve kataloglardan öte, eser hakkında bilgi veren bir arkadaş hissi vereceğini belirtiyor.


Smartify ayrıca Wikimedia Foundation ile de işbirliği gerçekleştirerek Wikipedia’nın görsel arşivinden faydalanıyor; kullanıcılara bu arşiv aracılığıyla daha hızlı hizmet vermeyi hedefliyor.

*Yazı itsnicethat web sitesinden çevrilmiştir.

2017-09-06

Dijital Unutkanlık

Dijital Unutkanlık

unutkanlık

Biz "Unutmadan Söylemeliyim" demiştik çünkü bir çok şeyi unutuyorduk fakat bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki bir çok insan aynı dertten muzdarip.

Gelin bu sorunun en çok neyden kaynaklandığına bakalım.


Hafızamızı internete devrettik ve dijital unutkanlık başladı.


İnternet öncesi devri hatırlayabilen herkes size söyleyecektir, bugünlerde bilgiyi bulmak, eskiden olduğundan felaket biçimde daha kolay.
Fakat dijital teknolojiler ve onların bize sağladığı anlık yanıt yetenekleri ile meydana gelen hayat kolaylığı, yazılım şirketi Kaspersky Lab tarafından yapılan yeni bir çalışmaya göre bilgileri hatırlama ve geri çağırma ile ilgili olan doğal yeteneklerimiz üzerinde korkunç şekilde olumsuz etkilere sahip olabilir.
“Dijital unutkanlık”, araştırmacıların tanımladığına göre bizim adımıza saklayıp hatırlaması için dijital cihazlara güvenmek ve bilgiyi unutmak anlamına geliyor ve görünüşe göre hem gençler hem de yaşlılar için bir sorun haline dönüşüyor. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, cevap verenlerin yüzde 91.2’si “interneti, beyinlerinin çevrimiçi uzantısı olarak kullandığını” belirtiyor.
Daha da kötüsü, her şeyi gören ve her şeyi bilen internete olan güvenimiz, bizi tembel de yapıyor: ankete katılan tüketicilerin aşağı yukarı yüzde 50’si, belirli bir olguyu hatırlamaya çalışmak yerine bile internete başvuracaklarını söyledi ve insanların dörtte birinden fazlası internetten topladığı bilgiden faydalandıktan sonra bunu hemen unutmaktan mutlu.
Elbette, Google’da arama yapmamıza sebep olan her küçük şey, daima saklamaya değer kıymetli bir anı değil fakat buna rağmen, anlık arama motoru kültüründen duyulan memnuniyetin, beyinlerimizi bütün bilgi çeşitlerine bir tür tek kullanımlık atıştırma olarak davranması için etkin biçimde eğittiği açık. Üstelik sonuçların ciddi hale gelmesi olası.
İngiltere’deki Birmingham Üniversitesi’nden Maria Wimber şöyle aktarıyor: “Önceki araştırmanın tekrarlı bir şekilde gösterdiği gibi, bilgiyi etkin şekilde yeniden çağırmak, kalıcı bir hafıza üretmek için çok verimli bir yöntem. Buna zıt olarak, bilgiyi edilgen şekilde tekrar etmek (ör. internet üzerinde onu tekrar tekrar aramak) aynı şekilde sağlam ve kalıcı bir bellek izi bırakmıyor.”
“Bu araştırmaya dayanarak, bilgiyi hatırlamaya çalışmadan bile onu arama eğiliminin uzun dönemli belleklerimizin gelişmesini önlediği ve bu sebeple bilgiyi sadece yüzeysel bir şekilde, anlık temelde işlememize neden olduğu savunulabilir.”
Haberlerin hepsi o kadar olumsuz değil. Önemsiz bilgileri unutma yeteneğimiz aslında beyinlerimizin gerçekten önemli olduğunu düşündüğümüz şeyleri hatırlamayı en iyi duruma getirmesinin bir yolu. Wimber şöyle devam ediyor: “Sağlıklı genç insanlarda bile araştırma gösteriyor ki, şu anda alakasız veya tarihi geçmiş bilgiyi unutabilmek, yeni bilgiyi kodlamada bizi daha verimli yapıyor.”
Fakat bu durum, çevrimiçi olarak mevcut bilgiyi arayıp bulma ve kullanma şeklimiz hakkında en azından biraz daha fazla düşünmek için uyarıcı bir hatırlatma değil mi? Eğer bu saçmalıklar hiç de önemli değilse, o zaman neden çok fena Google’da arama isteği duyuyoruz?



2017-01-13

Yoksa siz hala Barış Özcan'la Tanışmadınızmı?

Yoksa siz hala Barış Özcan'la Tanışmadınızmı?

Baris Ozcan

O halde tanıştığınıza çok memnun olacağınıza garanti verebilirim.! Çünkü bu dopdolu adamı Şenol sayesinde youtube'ta hipnoz olmuş bir şekilde izlerken bu kadar başarılı içeriklere, bu kadar sürükleyiciliğe ve hitabete bir ben hayran kalmadığımı youtube'un Londra daki 'Takip edilmesi Gereken Youtube Kanalları' paneline davet edilen tek Türk olmasından anlamış oldum..

2015-10-02