Unutmadan Söylemeliyim

2025-05-13

 Son Yılların Popüler Tatlandırıcısı Stevia

Son Yılların Popüler Tatlandırıcısı Stevia

stevia


Son Yılların Popüler Tatlandırıcısı Stevia

Stevia, son  yıllarda adını sıkça duyduğumuz ve kullanımı oldukça artan, kimyasal işlemlerden geçirilmemiş, bitkisel bir tatlandırıcıdır.

Paraguay ve Brezilya'ya özgü Stevia rebaudiana bitkisinin yapraklarından elde edilen doğal bir tatlandırıcıdır. Yapraklarında yüksek oranda steviol glikozitler barındıran ve bu sayede doğal bir tatlandırıcı olarak kullanılan bir bitkidir.

Stevia Türkiye'de ilk olarak 2009 yılında Antalya'da üretilmeye başlanmıştır. Şekere kıyasla çok daha tatlı olmasına rağmen kalorisi düşük olmasının yanı sıra  kan şekerini yükseltmez. Bu özelliği  sayesinde diyabet hastaları ve kilo kontrolü sağlamak isteyenler için popüler bir alternatiftir. Stevia, doğal bir tatlandırıcı olduğu için rafine şeker kullanmak istemeyenler için harika bir alternatiftir. Hem tatlı hem de tuzlu tariflerde şekerin yerine kullanılabilir.

Stevia'nın Bazı Özellikleri ve Faydalarını Sıralayacak Olursak;

* Doğal Tatlandırıcı: Kimyasal işlem görmemiş, bitkisel kaynaklı bir tatlandırıcıdır. Ancak piyasada hazır halde satılan ürünlerin içine mix karışım girdiği için, alım yaparken buna dikkat etmek gerekmektedir.

* Kalorisiz: Neredeyse hiç kalori içermez, bu da kilo yönetimine yardımcı olmasını sağlayan en büyük etkendir.

* Isıya Dayanıklı: Genellikle 200°C'ye kadar olan sıcaklıklarda yapısını koruyabildiği için yemek ve tatlı yapımında kullanılabilir.

* Kan Şekerini Etkilemez: Glikemik indeksi sıfırdır, bu nedenle kan şekerini ani yükseltmediği için diyabet hastalarının kullanabileceği uygunluktadır.

* Yüksek Tatlılık: Şekere göre 200-300 kat daha tatlı olabilir, bu da az miktarda kullanımının yeterli olduğu anlamına gelmektedir.

* Sağlık Açısından Faydaları: Bazı araştırmalar stevia' nın kan basıncını düşürmeye, insülin duyarlılığını artırmaya ve antioksidan özellikler göstermeye yardımcı olabileceğini öne sürmektedir.

* Kalp Sağlığı: Stevia' nın kan basıncını düşürmeye ve kolesterol seviyelerini dengelemeye yardımcı olabileceğini öne sürmektedir.

* Diş Sağlığı: Şekerin aksine diş çürümelerine neden olan bakterilerin gelişimini engellemeye yardımcı olabilir.

* Antioksidan Özellikler: Stevia bitkisinin bazı antioksidan bileşikler içerdiği bilinmektedir.

* Gıda ve İçeceklerde Kullanımı: Çay, kahve gibi içeceklerde, tatlılarda ve diğer birçok gıda ürününde şeker yerine kullanılabilir.


Önemli Not: Olası Yan Etkileri

Stevia genellikle güvenli kabul edilmekle birlikte, bazı kişilerde nadiren de olsa  yan etkiler gösterebilir. 

* Mide Rahatsızlıkları: Bulantı, hazımsızlık gibi hafif mide sorunlarına yol açabilir.

* Baş Ağrısı: Bazı kişilerde baş ağrısı görülebilir.

* Alerjik Reaksiyonlar: Nadiren de olsa alerjik reaksiyonlar (deri döküntüsü, kaşıntı gibi) ortaya çıkabilir. Papatya gibi bitkilere alerjisi olanların dikkatli olması önerilir.

* Yutkunma Güçlüğü: Yoğun tatlı aroması bazı kişilerde yutkunmada zorluk yaratabilir.

* Üreme ve Doğurganlık Üzerine Etkiler: Bazı çalışmalar yüksek dozda ve uzun süreli stevia kullanımının üreme üzerinde olumsuz etkileri olabileceğini öne sürmektedir, ancak bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.

* İlaç Etkileşimleri: Kan basıncı, karaciğer veya böbrek rahatsızlıkları için ilaç kullananların stevia kullanmadan önce doktorlarına danışmaları önemlidir, çünkü bazı ilaçlarla etkileşime girebilir.

Kullanım Alanları:

Stevia, şeker kullanılan her yerde tatlandırıcı olarak kullanılabilir:

* İçecekler: Çay, kahve, meyve suyu gibi içeceklerde.

* Tatlılar: Kek, kurabiye, dondurma gibi tatlılarda.

* Yoğurt ve Kahvaltılıklar: Yoğurt, müsli gibi kahvaltılık ürünlerde.

* Hazır Gıdalar: Şekersiz veya düşük şekerli ürünlerde.

* Ağız Bakım Ürünleri: Diş macunu gibi ürünlerde tatlandırıcı olarak kullanılabilir.

* Tatlılık Ayarı: Stevia şekere göre çok daha tatlı olduğu için tariflerde kullanacağınız miktarı dikkatli ayarlamanız önemlidir. Yavaş yavaş ekleyerek istediğiniz tatlılığa ulaşabilirsiniz. Stevia' nın kendine has bir tadı olabileceğini lütfen unutmayalım. Bazı kişiler bu tadı hissederken bazıları hissetmeyebilir. Damak zevkinize en uygun stevia formunu ve miktarını deneyerek bulabilirsiniz.

Benim kişisel görüşüm yaprak formunda olanları kullanmanızı tavsiye ederim. Makalemde belirttiğim gibi hazır formda olan ürünlerde mix katışımlar girdiği için doğallığını kaybeder. Eğer hazır formda da alacaksanız mutlaka içeriğini okuyup öyle almalısınız.

Stevia genellikle güvenli bir tatlandırıcı olarak kabul edilir, ancak bazı kişilerde nadiren de olsa hafif yan etkilere neden olabilir. Herhangi bir sağlık sorununuz varsa veya düzenli olarak ilaç kullanıyorsanız, stevia kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız.

Sağlıklı Günler Dilerim.... 

Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın

Arzu Boyacı

@muhendishanımıngözünden

2025-02-24

Çömlek Kaplarda ki Ağır Metal Tehlikesi

Çömlek Kaplarda ki Ağır Metal Tehlikesi

 

çömlek


Bir çok kişi evin de güveç  kullanıyor. Ancak bu kullanım sonucunda istenmese de lezzet dışında kurşun ve kadmiyum gibi ağır metalleri de o günkü menüye dahil etmiş oluyor. Satın alırken sırlı olarak karşımıza çıkan çömlekler de , kurşun ve kadmiyum bu kapların sırlarında bulunmaktadır. Bu elementlerin limitler dahilinde olması ve test edilmiş olması önemlidir. Ancak bildiğim kadarıyla Türkiye'de böyle bir test yapılmıyor ve gıdaya uygunluk sertifikası da verilmiyor. 


Toprak kapların sırları çabuk çatlama yapabilir. Mikro çatlaklarında bakteri ve küf yapabilir, bu da sağlık açısından tehlikelidir. 

Ben  güveç yerine cam tencere kullanıyorum. İnanın lezzet olarak bir farkı yok. Sağlığınızı tehlikeye atmayın.


Vücuda Verebileceği  Tahribat İse:

Kurşun: Sinir sistemine, kemik dokulara zarar verir. Hafıza bozukluğundan Alzheimer’e kadar sorunlara neden olabilir. Bakır, Demir, çinko gibi ihtiyacımız olan yararlı elementlerin  etkisini yok eder. 

Kadmiyum: Böbrek, sinir sistemi, solunum sistemi ile kemik dokularda hasar oluşturabilir, hipertansiyona da neden olabilir.


Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın

Arzu BOYACI

@muhendishanimingozunden

2023-11-10

Yavuz'a Özlem

Yavuz'a Özlem

 


Bugun Cuma ve ben seni çok özledim.

Çok yoruluyorum bazı zamanlar sonra seni düşünüyorum. Burada olsaydın bu yorgunlukları gülerek hatta bazen kızarak atlatırdın ama yine de benden daha iyi yaşardın.

Benden daha yoğun olurdun ama kimseyi ihmal etmezdin. Pazarlığı, aşkı, doktorluğu aynı anda yapardın ama yine hepimize alo diyecek vakti yaratırdın. 

Ondan sen böyle güzelsin, seni uğurladığımızda binlerce araba vardi göğe kadar sıralanan. Ben gitsem senin gibi gitmezdim. Sen benden daha iyi yaşadın.

Memlekette yine olaylar karışık. Burada olsan kesin küfrederdin. Ama gülecek daha fazla şey bulurdun. Kıkır kıkır gülerdin hatta arada yüzüne dokunurdun. Hepimizden daha güzel gülerdin.

Tiramisu icin her asiyi yaptırma derdin kesin, gerek yok. Paran cebinde kalsın. Ekonomiyide iyi bilirdin sevgiyi de. Burada olsan benden daha iyi bakardın ona. Bende zaten senden başkasına emanet edemezdim.

Evrende her şeyin belirli bir plan icinde yürüdüğüne inanmak isterim ama daha iyilere daha iyi imkanlar sunmalı konusunu hala içime sindiremedim. O büyük planı sen olsan benden daha çabuk çözerdin.

Bugun Cuma ve ben seni çok özledim. Keşke burada olsaydın ve bu dünya bizden daha iyisini görseydi.

Yarın Cumartesi olacak kuzen ve ben yine seni özleyeceğim. Ama eminim sen bizden çok özlüyorsun. Çünkü sen hepimizden iyiydin. 

Oradasın evet ama bu yazıyı da tam şu an okudun. Biliyorum işte. Sen öyle bir adamsın.

2023-04-06

Geleceğimiz için Susuz Tarım (Kuru Tarım)

Geleceğimiz için Susuz Tarım (Kuru Tarım)

 

susuz tarım

Son yıllarda Dünya genelinde ve Ülkemizde kuraklığa doğru bir ilerleyiş mevcut ne yazık ki. Geleceğimizi korumak için ve tarım sürdürülebilirliği için kuru tarıma geçilmesi kaçınılmaz  görünüyor. Susuzluk ve kuraklık için gelecek yıllarda bu hayatımızda önemli bir rol oynayacak ve bunun teşvik edilerek bir an önce  kullanılmaya başlanması çok önemli.

Susuz tarım, geleneksel adıyla “kuru tarım”, insanlar Mezopotamya’da ve Anadolu’da toprağı ekip biçmeye başladıkları ilk günden beri yani yaklaşık 10 bin yıldır uygulanan, yağmur ve kar yağışına dayalı bir tarım yöntemi. Susuz tarımda ve kuru tarımda, tohum veya fidenin dikimi esnasında verilen can suyu dışında sulama yapılmaz. 

Susuz tarımın en önemli ilkelerinden biri de "no till farming” yani “pulluksuz tarım”'dır. Böylelikle tarlaya traktör veya çapa makinesi ile müdahale edilmeden, el çapası ile işlenmesi toprak fauna'sının ve florasının bozulmasına engel olarak bitkilerinizin yaşamı için en elverişli ortamı oluşturmaktadır. Böylece permakültürün doğal yaşamını sağlamaktadır. Permakültür, belirli bir toprak parçası üzerindeki tüm canlıların ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak sürdürülebilir bir sosyal düzen ve tarımsal üretim amaçlar. Örtü işlevi görecek bitki sapı-samanı, kuru yaprak ve ağaç kabukları veya çakıl ile toprağın üzerini örtme işlemi gibi teknikler ile topraktaki nem muhafaza ediliyor ve su tasarrufu yapılıyor. Bu yöntem ile Yağmur hasadı ile kısıtlı su kaynaklarını korumak amaçlanıyor, kompost üreterek ve doğal gübre kullanarak topraktaki organik madde miktarını artırarak koruma hedefleniyor. Tarımsal üretimde suni gübre veya zirai ilaç kesinlikle kullanılmıyor.

Konya'da ağaç yetiştirmede karşılaştıkları susuzluk problemine çözüm üretmek amacıyla yola çıkan 3 arkadaş, meyve ve sebzecilikte susuz tarıma imkan veren "Ekobox" çözümünü geliştirmiş. Ağaç ve sebze fidelerinin, hayatı boyunca sadece 16 litre su kullanarak yetişmesini ve kökünün topraktaki su kaynağına ulaşmasını sağlayan sistem; çöl, taşlık ve kurak alanlarda dahi meyve ve sebzecilik yapılmasına imkanı veriyor.

Dünyada kültürü yapılan 138 meyve türünden 75'e yakınının Türkiye'de yetişmesi, verimli topraklar, insan gücü ve eşsiz doğal kaynaklar ile Türkiye'i bir adım öne çıkarıyor. Ekobox, gece gündüz sıcaklık farklılığından dolayı hem kendisi su üretiyor hem de yağmurdan, çiğden hasat yaparak kendi haznesini su ile dolduruyor. Altında bulunan fitil vasıtasıyla fidanın köküne suyu veya nemi iletiyor. Çok az miktarda bir nemlilik oluşturarak altında su sütunu oluşturmaya çalışıyor. Yer altındaki sular yukarı doğru hareketleniyor. Yukarıdan da Ekobox ile sağlanan nemlilikle birleşince fidan o sütunu takip ederek kazık kök yapıyor. İlk olarak koyduğunuz 16 litre su dışında bir daha ağaç veya sebze fidesine hayatı boyunca su vermemize gerek kalmıyor. Cihaz, bu suyu kullanarak, su hasadı yaparak ve yoğuşmadan su üreterek fidan kökünün topraktaki asıl kaynağına ulaşmasını sağlıyor. Sonuç olarak, su vermeden 100-200-300 yıl veya doğal ömrü kadar yaşayacak ağaç ve sebze fideleri oluşuyor."

21. Yüzyılın en önemli sorunu olan iklim güvenliği ve yaşamın sürdürülmesi tüm ulus devletler açısından önlerinde “azalan enerji kaynakları”, kuraklaşan-çölleşen tarım arazilerine paralel “gıda güvenliği” ve daha da ötesi “kuruyan su kaynakları” mevzuu bulunmaktadır.  Bu sorunu akıllıca yöntemler kullanan ülkeler aşacak ve diğerlerinin önüne geçecektir. Biz de ülkemizin tarımsal anlamada muhtaç olmaması ve yaşam sürdürülebilirliği açısından hızlı hareket etmeliyiz.

Her zaman çevreme gereksiz ve aşırı su tüketimine dikkat edilmesi konusunda uyarıda bulunuyor olmam bazen sinir bozucu oluyor belki ama yarın musluğu açtığında su akmaması kadar kötü bir şey olamaz diye düşünüyorum. Tarımın da büyük oranda su kaynaklarımızı tükettiğini biliyoruz. Bunun için bir an önce hızlıca adım atılması dileği ile.

Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın

@muhendishanimingozunden

Arzu BOYACI

2022-03-24

AFLATOKSİN

AFLATOKSİN

 Aflatoksin

aflatoxin


Son yıllarda oldukça sık duyduğumuz Aflatoksin, günlük yaşantımızda  her yerde karşılaştığımız  küflerden  bazılarının, ürettikleri birçok kimyasal maddelerden biridir.  Bu kimyasal maddeler arasında bazıları insanlarda ve hayvanlarda hastalığa neden olduğu için bir tür zehir özelliği taşımaktadır ve aflatoksin de bunlardan biridir. Aflatoksin kelimesi de, onu yapan küfün adından (Aspergillus flavus) ve zehir anlamına gelen "toksin" kelimesinden türetilmiştir.  Bu madde, bir çok organın yanı sıra esas olarak karaciğer üzerinde etkili olmakta ve giderek karaciğer kanserine yol açmaktadır. Bu etki, genetik çalışmalarla son yıllarda kesin olarak kanıtlanmıştır. Ayrıca birçok ülkede yapılan çalışmalar, karaciğer kanserine yakalanan insan sayısı ile, tükettikleri aflatoksinli gıda arasında yakın bir ilişki olduğunu göstermiştir.

Peki Aflatoksin Nasıl Oluşur?

Bir gıda maddesinde aflatoksinin oluşması için ilk koşul, bu toksini yapan küfün sporlarının gıda maddesine bulaşması; en önemli ikinci koşul ise, gıdanın kendisinin ve bulunduğu ortamın, bu küf sporlarının çimlenerek  çoğalmasını sağlayacak şartlara sahip olmasıdır.  Küfün veya sporlarının insan sağlığına çoğu kez herhangi bir olumsuz etkisi olmamasına karşın,  ürettikleri maddelerin bir kısmı zararlıdır ve bu maddelerin birçoğu yüksek sıcaklık  ile ortadan kaybolmamaktadır. Küflerin üreyebildigi her gıda maddesinde aflatoksin veya benzeri başka bir zehirli maddenin meydana gelmesi ihtimali yüksektir.

Aflatoksin yapan küflerin üremesi için 25-35 °C sıcaklığa ve %70'in üzerinde nispi neme (veya gıda maddesine 0,70'in üzerinde su aktivitesine) ihtiyaç vardır.  Küflerin nemli ve sıcak ortamlarda geliştiği herkes tarafından bilinmektedir.
Dört çeşit aflatoksin mevcut:  B1, B2, G1 ve G2 çeşitleri bulunuyor ancak toksik etki gösterenlerin yalnızca B1 ve G1 olduğu belirtiliyor.  Ayrıca süt ürünlerine M1 ve M2 formunda aflatoksinlere de rastlanıyor. M1 ve M2, diğer toksin türlerinin, hayvanlar tarafından sistemlerinde vücutta işlenmesi sonucu oluşuyor.   Güçlü bir kanserojen olan B1, yer fıstığı, pamuk tohumu küspesi, mısır ve diğer tahıllarda bulunuyor. Bu nedenle çoğunlukla hayvan yemlerinde karşımıza çıkıyor. İnsanlarda görülen karaciğer kanserinde önemli rol üstlendiğine inanılıyor. Beslenme aracılığıyla insanlara ulaşan aflatoksin B1, temel gıdalarda bile görülebiliyor. Özellikle sıcak ve nemli ortamlarda varlık gösteriyor. Hayvan yemlerinde yüksek oranda AFB1 bulunması yavruları zehirleyebildiği gibi maddenin sütte çıkmasına da neden oluyor.  Aflatoksin G1: Laboratuvar ortamında, UV ışığı altında test edildiğinde yeşil floresan vermesiyle B1’den ayrışıyor. B toksinlerinden farklı olarak bileşenleri arasında lakton bulunan G1 türü toksinler, biyolojik aktiviteden daha nadiren sorumlu tutuluyor. Yani toksik olsa da aflatoksin zehirlenmelerinde daha nadiren G1 türüyle karşılaşılıyor. 

Aflatoksin Belirtileri Nelerdir?

Hemen aklınıza gelen soru nasıl anlayabiliriz dediğinizi duyar gibiyim.  Aflatoksin'e maruz kalındığında hem insanlarda hemde hayvanlarda, hafif seyredebilen semptomlar olduğu gibi bazı vakalarda ani ölüm gelişebiliyor.

İnsanlarda görülen belirtiler şöyle;
  • Ayaklarda ödem ve şişkinlik
  • Karın ağrısı
  • Şişkinlik
  • Kusma
  • Karaciğerde büyüme
  • Akciğerde ödem
  • Kalp yetmezliği
  • Karaciğerde nekroz ve yağlanma
  • Hipoglisemi
  • Ölüm
Dünyada görülen vakarın birçoğu tedavi edilerek normal yaşamına geri dönüyor. Ölümün yoğun temas halinde ve nadiren yaşandığını belirtmek gerekir.

Hemen aklınıza gelen soru Aflatoksin Hangi Gıdalarda Bulunur?

Aflatoksinler yerfıstığı ve fındık, antepfıstığı gibi diğer yenilebilir kabuklu yemişlerde ve ürünlerinde, kuru meyvelerde, baharatlarda ve tahıllarda bulunmaktadır.
Süt ve süt ürünleri de kontamine hayvan yemi kullanımı sonucu aflatoksin içerir.
Aflatoksini gözle ayırt etmek  imkansız. Sadece laboratuvar testleri yapılarak gıdaların aflatoksin içerip içermediği anlaşılabiliyor. Ayrıca, bir gıdanın aflatoksin içermesi için illa küflü olması da gerekmiyor. Aflatoksin içeren yem tüketen hayvanların sütünde, etinde de bu maddeye rastlanıyor. Buna bağlı olarak, tüketilen birçok süt ürününde aflatoksin bulunuyor. Benzer şekilde sulu tarımla yetiştirilen birçok tahılda da aflatoksin bulunması maalesef engellenemiyor. Hasat öncesinde ve depolama sırasında tahıla bulaşıp çoğalabilir. En az % 7 rutubet ve yüksek sıcaklık da bitkiler için zararlıdır. Tahıl (pirinç, mısır, buğday, ince ve süpürge darı), yağlı tohumlar (pamuk, soya fasulyesi, yer fıstığı, ayçiçeği), baharat (kırmızı biber, kara biber, kişniş, zerdeçal, zencefil) ve kuru yemiş (badem, Antep fıstığı, ceviz, Hindistan cevizi, brezilya cevizi) sıklıkla etkilenenlerdir. Bunlarla beslenen hayvanların sütünde de aynı zehre rastlanabilir.

Gelelim  Aflatoksin Nasıl Yok Edilebilir?

Kurutma ve uygun depolama şartlarının sağlanması gerekiyor. Soğuk hava depolarının kullanımı küflenmenin önüne geçiyor.
UV ışınlarıyla kontrol ve laboratuvar testlerinin yapılması sonucu ürünlerin imha edilmesi salgının önüne geçebiliyor.
Endüstriyel tesislerde yüksek hassasiyete sahip kameralar, LED ışıklandırmalar kullanılıyor. Son teknoloji ayırma makineleri, küflü parçaları sağlıklı olanlardan ayırıyor. 
Evde aflatoksini önleme yolları ise şöyle sıralanıyor:
Gıdaları, rutubetsiz ve kuru yerlerde saklamalısınız.
Yaş ürünleri uzun süre saklayacaksanız muhakkak iyice kurutmalısınız.
Pul biber gibi aflatoksin içerebilecek gıdaları buzdolabında saklamalısınız. Buzdolabının sıcaklığı toksin üremesi için uygun olmadığından önlem olarak sayılıyor.
Küflü gıdaları kesinlikle tüketmemeli, çöpe atmalısınız.
Açık kuruyemiş ve baharat almaktan kaçınmalı, güvenilen markaların kapalı paketteki ürünlerini tercih etmelisiniz.
Aynı şekilde, çiğ süt yerine  süt ürünlerinde güvenilen markaları seçmeli ve tüketmelisiniz. 
Aflatoksin’in  insanda genotoksik ve kanserojen etkisi olduğunu unutmayın. Bu yüzden lütfen siz de tedbirinizi alın.

Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın
Arzu BOYACI
@muhendishanimingozunden  

2022-03-21

Süt Alerjisi - Milk Allergy

Süt Alerjisi - Milk Allergy

 

süt alerjisi


Süt Alerjisi - Milk Allergy

Bu makalemde son dönemlerde oldukça sık karşılaştığımız Süt alerjisinden bahsetnek istiyorum sizlere.

İnek sütü alerjisinde vücudun bağışıklık sistemi devreye girer ve süt proteinlerine karşı ya alerji antikorları (IgE) üreterek yada iltihap hücrelerini aktif hale getirerek aşırı reaksiyon gösterir. Her süt proteini tükettiğinizde vücudun bağışıklık sistemi histamin gibi mediatörlerin salgılanması veya bir T - hücresi aracılı enflamatuar reaksiyonla alerjik tepki verir. İnek sütü alejisi genellikle çocukluk çağında en sık görülen gıda alerjisidir. Günümüzde bebeklere 1 yaşa kadar inek sütü önerilmiyor. Ancak; bebek inek sütü bazlı mamalar veya emziren annenin kendisinin aldığı süt vasıtasıyla, inek sütüyle temas edip alerjik reaksiyonlar  gösterebilmektedir. Bazen de belirtiler, 1 yaş sonrası süt içmeye başladığında ortaya çıkmaktadır.

İnek sütü alerjisi genellikle bebeklikte  özellikle ilk 6 ayda  başlar, ancak daha büyük çocuklarda da başlayabilmektedir. Süt alerjisiyle karşılaşan çocukların 100 bebekten 2-5’inde bulunmakta ve bir kısmı 2-3 yaşında bundan kurtulurken, bir kısmında ise ömür boyu devam etmektedir.  Hemen her yaşta bu alerji  ortaya çıkabilir. Ailede alerjik hastalıklar sık görülüyorsa, çocukta da risk ne yazık ki artıyor. Yetişkinlerde ise bir çok hasta rahatsızlık duymasına rağmen bunu her hangi bir alerjiye bağlamamaktadır. Oysa ki süt ve laktoz alerjisi, dünyadaki yetişkin insanların yüzde 50'sinde görülen ve en bilinen besin intoleransıdır.

İnek sütünde, süt alerjisi olanlarda reaksiyona neden olabilecek 25 adetten fazla farklı protein bulunmaktadır. Bir çok kimse proteinlerin bir çoğuna tepki gösterirler.


Keçi sütü anne sütüne en yakın süt olsada,  aynı şekilde Keçi sütünden elde edilmiş sütlerde de benzeri proteinler bulunmaktadır ve bu nedenle bir çok süt alerjisi olan kişiler diğer memeli hayvanların sütünden de uzak durmalıdırlar.

Annenin inek sütü ve ürünlerini tüketmesi inek sütü proteinlerinin emzirme suretiyle anne sütünden bebeğe geçmesine neden olabilir. Bu nedenle annenin de süt diyeti yapması gerekmektedir.

İnek sütü alerjisi, süt şekerinin yani laktozun sindirilmesinde bir azalma nedeniyle meydana gelen laktoz intoleransı ile karıştırılmamalıdır. Laktoz intoleransı, tatlı süt, keçi peyniri, dondurma ve krema gibi laktoz içeriği yüksek olan süt ürünleri yüksek miktarlarda tüketildiğinde karın ağrısı ve ishale neden olmaktadır. 

Peki İnek Sütü Alerjisinin Belirtileri Nelerdir?

Süt alerjisinde hangi belirtilerin oluşacağı oldukça bireyseldir. Bu belirtiler bazılarında hafif ve zararsız olurken bazılarında ise sütün en ufak miktarı dahi çok ağır alerjik reaksiyonlara neden olabilir. Mide ve bağırsak rahatsızlıkları oldukça sık görülürken ağız ve boğazda kaşıntı, mukozada şişkinlik ve solunum rahatsızlıkları aynı sıklıkta görülen belirtiler değildir. Ancak bu tür belirtiler oluşabilir ve özellikle de küçük çocuklarda görülür. 

Bunun dışında daha genel görünen belrtiler ise;  Huysuzluk, aşırı ağlamalar, Aşırı gaz sancısı, Kusma,  İshal- kanlı, mukuslu gaita görülebilir.  Kabızlık bazen ishale değil kabızlığa da yol açabilir, Ciltte döküntü, kaşıntı, Egzama, Gözlerde kaşıntı, Göz altlarında koyu renkli halkalar, Tekrarlayan hırıltı, öksürük, aksırık,burun akıntısı veya tıkanıklığı. Sık sık üst solunum yolu enfeksiyonu, orta kulak iltihabı, sinüzit, bronşit geçirme ve Büyüme geriliği görülebilir.  

Süt alerjisinde teşhis konması için doktorunuz ile birlikte vücutta inek sütü proteinene karşı antikorlar (IgE) üretilmiş mi diye iğne testi ve kan tahlilleri ile yapılır. Süt alerjisi olan herkes kan testlerinde pozitif sonuç göstermez ve bu durum özellikle kusma, ishal veya dışkıda kan gibi belirtiler gösteren bebeklerde geçerlidir. Belirtilerin süt yüzünden mi ortaya çıktığını kesin olarak belirlemenin tek yolu sütü beslenmenizden çıkarmak  yani vücudu bu besine karşı kapamak gerekir. Belirtiler kayboluyor mu diye bakılmalıdır. Eğer tam emin olunamıyorsa  sütü tekrar tüketmeye başlayıp belirtiler yeniden ortaya çıkıyor mu bakılması gerekiyor. Uzun süre süt içmeyen kişilerde alerjinin geçip geçmediğini değerlendirmek için kontrollü şekilde açarak  inek sütü provokasyonu yapılmalıdır. Eğer alerjik durum devam ediyorsa ömür boyu tüketmemek gerekmektedir. 

İnek sütü alerjisinde prognoz genellikle çok iyidir. Bir çok çocuk okula başlamadan alerjiden kurtulur. Non-IgE negatif alerji testleri, alerjisi olan bebeklere genellikle 0,5 – 1 yaşından sonra diyetine süt tekrar eklenebilir. Yetişkinlerde alerjinin ne kadar yaygın olduğu bilinmemektedir, fakat bu oranın nüfusun yüzde birinin oldukça altında olduğu tahmin edilmekle birlikte net bir bilgi yoktur. 

Süt proteini nerelerde bulunur? 

Yaygın olarak akla sadece süt, peynir, yoğurt, ayran  ve kefir gelmesine rağmen, Süt birçok hazır gıdalarda ve endüstriyel gıda ürünlerinde yer almaktadır. Bu nedenle, gıda ürünlerini satın alırken ürün etiketinde yazılı malzeme içeriklerini mutlaka okumanız çok önemlidir. Miktarı ne olursa olsun eğer bir ürün süt içeriyorsa üretici bunu ürünün etiketinde belirtmek zorundadır. Malzeme içerğinde  kullanılan ve süt proteininin üründe kullanıldığını belirten kelimelerin bazıları şunlardır: Gıda Kodeksi Yönetmeliğin Ek-1’inde yer alan 14 alerjen ya da intoleransa neden olan madde veya ürün belirtilmek zorundadır. Bileşen listesi bulundurma zorunluluğu bulunmayan gıdalarda alerji veya intoleransa yol açan madde veya ürün “…. içerir” şeklinde belirtilmelidir. Süt kaynaklı olduğu açık olan peynir, yoğurt, krema, tereyağı vb. Eğer bir gıdanın içerisindeki bir bileşenin ismi alerji veya intoleransa neden olan birmaddenin/ürünün ismini tek kelime içerisinde kısmen içeriyor ise (örn. süttozu)bileşenin adı tamamen vurgulanabileceği gibi yalnızca alerji veya intoleransa neden olan maddeye/ürüne atıfta bulunan kısmın vurgulanması da yeterlidir.  Süttozu şeklinde bildirimler uygun olarak kabul edilir.

Örneğin;

Sütlü çikolata (% X) [şeker, kakao yağı, tam yağlı süttozu, kakao kitlesi, emülgatör: lesitin (soya), aroma verici], tahıllı ve sütlü dolgu (% Y) [şeker,yağsız süttozu, bitkisel 12 yağ (palm), tahıllar (% Z) [arpa, pirinç, buğday, susuz süt yağı (sade yağ), emülgatör (soya lesitini), aroma verici. Taze krema,  kasein, kaseinat, laktalbumin, margarin.

Şeklinde belirtilmesi gerekmektedir.

Süt yerine neler kullanılabilir?

İçecekler: Küçük çocuklar (0-3 yaş) için eczaneden temin edilebilen hipoalerjenik bir takviye süt ürünü tavsiye edilmektedir. Daha büyük çocuklarda ve yetişkinlerde soya sütü, badem sütü, hindistan cevizi sütü, fındık sütü ve yulaf sütü gibi süt benzeri içecekler tüketmeleri tavsiye edilir. Bunların kalsiyum içeriği inek sütü ile aynıdır ancak bu içecekler genellikle daha az miktarlarda protein ve kalıntı maddeler içerir. Ayrıca Vegan olan süt içermeyen peynir ve çeşitleride kullanılabilir.

Eğer ailenizde alerji geçmişi varsa ve bu belirtilerden bazılarını gösteriyorsanız. bir doktor ile görüşüp teşhisi netleştirmenizi tavsiye ederim. Bir çok hastalıklarda erken teşhis ve çocuk yaşta olmak tedavi sürecini olumlu etkillemektedir. Her zaman söylediğim gibi mutlaka tükettiğiniz ürünlerin içeriklerini etiketlerinden mutlaka kontrol edin.

Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın

Arzu Boyacı

@muhendishanimingozunden




 

 




 


 


 


2022-02-07

Çikolatanın içinde Gluten var mı?

Çikolatanın içinde Gluten var mı?

çikolata gluten


Çikolatanın içinde Gluten var mı?

Sanırım çikolata herkes için lezzet ve mutluluk  patlaması diyebiliriz. Çikolatanın ana maddesi kakao. Kakao ağaçlarından üretilen bu ham maddenin ilk zamanlarda şeker kamışı, bal ve tarçın gibi besinlerle karıştırılarak tatlandırıldığı biliniyor. Ancak şimdilerde üretilen çikolatalar da ise kakaonun şeker, süt ve süt ürünleriyle işlenmesi ile o lezzetli çikolata tadının ortaya çıkmasını sağlıyorlar.

Gelelim merak ettiğiniz soruya, çikolata gluten içeriyor mu?

Evet çikolata çeşitlerinin pek çoğuna, gluten içeren katkı maddeleri  eklenebiliyor. Yada bazı üreticiler de  üretim aşamasındaki çapraz bulaşmalardan dolayı, çikolataya az da olsa gluten bulaşabiliyor. Yani Kakao çekirdekleri arpa, buğday, çavdar gibi glutenli besinler ile aynı ortamda işlendiğinde, glutenin kakao çekirdeklerine bulaşma olasılığı bulunuyor (Buna çapraz bulaşma diyoruz). 

Bunun yanında
Çikolataların raf ömrünü uzatabilmek adına içerisine eklenen ek maddelerde de eser miktarda gluten bulunabiliyor.
Ham madde olan kakao'da gluten bulunmadığından, piyasada glutensiz çikolata çeşitlerini bulmanız mümkün. Dolayısıyla; özellikle de gluten'e karşı hassasiyeti olan kişilerin, üzerinde “glutensiz” ibaresi bulunan ve glutensiz sertifikası bulunan çikolataları tercih etmeleri gerekiyor.
 
Biter Çikolata %45-59 Kakao (Kaynak :USDA)

Besin Değeri 100 Gram'da

Kalori: 545 kcal        
Toplam Yağ: 31 gr
Doymuş Yağ: 19 gr
Trans Yağ: 0.1gr
Karbonhidrat: 61 gr   
Diyet Lifi : 7 gr
Şeker: 48 gr
Protein: 4.9gr
Kolesterol : 8 mg
Kafein:43 mg
A Vitamini: 10.0 IU
C Vitamini: 0.0 mg
Sodyum:24 mg
Potasyum: 559 mg
Kalsiyum: 56 mg
Demir : 8 mg
B6 Vitamini: 0.0 mg
Kobalamin : 0,2 µg
D Vitaminini: 0.0 mg
Magnezyum: 146 mg

Sonuç olarak mümkün olduğunca az katkı maddesi olan ürünleri tüketmek sağlığımız için önemli. Her zaman sorduğum gibi Ne tükettiğinizi biliyor musunuz...!?

Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın
Arzu BOYACI
@muhendishanimingozunden

2021-12-28

2022'ye..

2022'ye..

 

2022


Yazın çekildiğim fotoğraflara bir baktım da, insanı mutluluktan fazla güzelleştiren bir şey yokmuş bu hayatta..
Frida Kahlo'nun o meşhur ayrılık dizelerinde tablolarında kendini mutsuz çizmesi ne ise fotoğraflarda güzel çıkmakta tam olarak o.

2021'e girerken 'Evde hissettiğimiz bir yıl olsun' dilemiştim...
Kaç kişi evini buldu, kaç kişi yerleşmişken ani bir kira zammı ile mahkemelere düştü, kaç kişinin nakliye arabası yolda kaldı bilmiyorum. Ama Rumi'nin de dediği gibi 'Susuzun suyu aradığı gibi, su da susuzu arar.' 
Suyu hala bulamayanlar, lavabosu tıkananlar, sudan sebeplerle yolu kaçıranlar, bir koca yıl daha geldi önümüze. Merak etmeyin, o da bizi arıyor.

Her sene başına bir dilek koyma hakkımı bu sene 'fotoğraflarda güzel çıkalım' dileğine niyet ediyorum. Belki evreni bu şekilde manipüle ederek hamlelerimi sinsileştiriyor da olabilirim neticede bulunduğum coğrafya dümdüz konuşularak kendimi anlatabileceğim bir yer değil. O halde evrenin bu coğrafyaya düşen kısmının da bundan nasipleneceğini düşünmem gayet normal sanırım.

Anlaşılmak demişken sanırım bu topraklarda en çok anlaşılmak özlemi var. Siyah, beyaz, cam göbeği derken taraflı uyanılan her sabaha 'biz biriz' ve 'yaşamak çok kolay zorlaştıran bizleriz' diye bağırasım var. 

Bağırdığımda çok oldu bu yıl hatta 'çok yemesin, herkeste arabaya binmesin' cümlesine bağırmayıp 'bu görüşüne katılmıyorum' dediğimde oldu...
Gidesimde oldu, kalasımda oldu.
Bir bahçe, iki köpek, üç ağaç, bir de sen ve ben gibi basit bir hayale, 'ulan bu nasıl bu kadar zor oldu' diye ağlayasımda oldu..

Çocukluğumun ayaklarıma takılıp düştüğüm günler oldu, aileme bir kez daha hayran olduğum anlar oldu. Bir sohbetin eksikliğine gücendiğim, bir ince düşünceye sarıldığım, bir sokak köpeğini koruduğum, twitterdan ülke kurtarmaya çalıştığım, ekonomist, sosyalist, itfaiyeci, afad, virolog ve bilumum şeyler olduğum bir yıl oldu. Ülkem sayesinde fikrimin olmadığı hiçbir alanın olmadığı 365 gün daha geride kaldı.

2022 diye etiketleyip zamanın doğrusal olmadığına bir göz kırpmak istesem de hafızam kategorilere ayırmadıkça bir şeyi bulup bana getirmiyor maalesef..

Astrologlar ne kadar 'hapı yuttuk(!)'  dese de, miligramın az olduğuna inanıyor ve hepimizin fotoğraflarda güzel çıktığı ve fotoğraflanıcak binlerce anın olduğu bir yıl diliyorum.

Mutlu Yıllar..

G.