Lisedeyken hiçbir şeyin aşırısına kaçmadım. Asi, bunalımlı ergen olmadım hiç, ne fiziksel ne de ruhsal dalgalanmalarını yaşamadım büluğ çağının. İçkiye de, Nevizade’de ucuz olsun diye bir arjantin söyleyip iki saatte ısıta ısıta içecek kadar bulaştım. O yüzden, bir dershane çıkışında artık olmayan bir tekel büfeden ikişer belalı birası alıp, artık olmayan Beşiktaş iskeleye (sol ucunda, denizle birleşen ufak çakıllığa) gittiğimizde, hemen oracıkta sarhoş olmam kaçınılmazdı. Arkadaşlarım beni 30M’ye bindirirken sarhoş olduğumda ısrarcıydılar, bense her sarhoş gibi aksini iddia ediyordum. İşte yıllar boyu benimle dalga geçilmesine neden olacak o harika veciz o zaman çıktı ağzımdan:
“Ben sarhoş değilim, ama burada sarhoş biri varsa o benim.”
Birbirini yalanlayan iki cümlecik… Peki yanlış mı gerçekten? Elbette daha iyi, daha akılcı bir şekilde ifade edilebilirdi, örneğin ayık biri tarafından. O halde tekrar deneyeyim.
Olması gerektiği için olan beraberliklere denk geldiniz mi hiç? “Ya evlenecek, ya ayrılacaktık”lardan ya da Çin prensesinin bilmemnereye gelin verilmesi gibi ticari anlaşmalardan söz etmiyorum. Benim konu aldıklarım daha duygusal -gerçek anlamda-, kişilerin gerçekten içinde olmaları gerektiğine inandıkları beraberlikler. Bir diğer deyişle, evlenme çağı geldiği ya da yeterince uzun süre yalnız kaldığı için, kişinin etrafındaki en uygun, kağıt üzerinde kendisine en çok benzeyen, en çok ortak yön bulundurduğu kişiye yanaşma eğilimi…
“Beyin, tüm organlara komut verir.” diye bir cümle çevirdim işim kapsamında. Konuyu o çocuk kitapları kadar basite indirgeyeyim hadi: Kalp de bir organdır. Beyin, kalbe komut verir. Belki sadece atması için değil; karşısındaki uygun adaydan hoşlandığını düşünmesi (evet, düşünmesi) için. Hatta belki, bir süreliğine de olsa (zaten zamanla geçtiğini biliyoruz ya hani), ona aşık olduğunu sanması için. Uyanınca ilk aklına gelen, yatarken son düşündüğü kişi o olmasa da, şu an kimi düşünmeliyim diye kendine sorduğu o malum boşluk anında gözünün önünde bir yüz belirmesi için. “Al bakalım, bundan hoşlan, bekleme yapma” dercesine.
Hayatına, rutinine, alışkanlıklarına halel getirmeden, hiçbir şeyi yerinden oynatmadan, çatlağı dolduracak bir sıva parçası gibi görünce insan karşısındakini, bunu ona çok hissettiriyor. Ben senden hoşlanıyorum ile benim senden hoşlanmam gerekiyor arasındaki farkı en azından kadınlar hissediyor, erkekler için konuşamam. O kişi belki kondurmuyor, belki kabulleniyor, o malum boşluk onda da varsa görmezden gelmeyi seçiyor… Öyle lazım geldi, öyle yapıldı, onlar erdi muradına.
Ben de kerevetine çıkayım bir yeniden yorumlamayla:
“Bana aşık değilsin, ama burada bana aşık biri varsa o da sensin.”
Görsel, “Sıva Nasıl Yapılır?” sayfasından alınmıştır.