“Gelece dönüş” filmleriyle büyümüş, apolitik olması için yoğun çalışmalar yapılmış bir neslin hayalperestliğini mazur görmeli… Ülkenin karanlığa hızlı sürüklenişi bizim nesli dahi 30’undan sonra öfkeli, “anarşist” yapmış olsa bile özünde hayalperest insanlarız. 30’u yarıladığımda bir gün geçmişe dönersem diye 25 yaşıma bir mektup hazırlamak istedim belki mektup geçmişe hiç ulaşmaz ama benden 10 yaş küçük bir gencin bugününe ulaşır… Hey genç, 35 yaş hala genç öncelikle bunu bilmeni isterim.
***
Sevgili 25 yaşım,
Sana hem iyi hem kötü haberlerim ve senin keşfine bıraktığım için değinmediğim hususlar var.
Aslında epey büyüdün, artık karakterin oturdu; olurların olmazların olduramadıkların sınırlarını çizdi ama hayat seni daha çok esnetecek, köşelerini yuvarlayacak ve böylelikle sınırların genişleyecek.
Sana öğretilenleri sorgulayabildiğinde yaşadığın özgürleşme hissinin hazzı eşsiz olacak. Empoze edilen ezberletilmiş değerlerden sıyrılıp sadece ‘insan’ olarak var olma sürecin sancılı ama bir o kadar doyum verici bir deneyim olacak.
Hayat şimdilerde çok sevdiğin yeraltı edebiyatındaki kadar karanlık değil, hayatın grilerini kabullenmek karakterinin zayıflığı değil aksine hoşgörünün belirtisi olacak.
Hayatı aşk ekseninde keşfettiğin yaşlardasın; insanların saçma genellemelerine aldırış etme.
İnsan; kendini sevdikçe, evreni, dünyayı, hayatı sevdikçe Aşk’a dönüşüyor. Diyeceğim o ki aşkın sınırı yoktur, o ilk aşk da unutulur 3 kere de 5 kere de aşık olunur, aşkın çetelesi tutulmaz.
Ve ne evliliğin ve hatta ne de çocuk sahibi olmanın yaşı yok; etrafında nice kötü ebeveyn örneğine rastladığında bunu daha iyi anlayacaksın. Bir çocuk sahibi olmak sadece doğurmak/doğurtmakla değil evrenin tüm çocukları adına endişelenmekle oluyor. Hormonların ve toplum sana aksini söylese ve evlilik kurumu aşırı yozlaşmış, kötü örnekleri her yanını sarmış evliliklere boşanma ihtimaliyle başlansa dahi sen “sonsuza kadar” sözünü verebileceğine inanmadığın bir imzayı atmak zorunda olmadığını bil.
İki insan birbirini daha mutlu daha huzurlu kılıyor ve birlikte daha güzele evriliyorsa işte öylesi ideal ilişki oluyor.
Hayatına sana ayna tutacak insanlar girecek; nice dost kazıkları yiyecek yalandan “seviyorum” diyebilen insanlarla karşılaşacaksın. Kimisi ne kadar canının yanabildiğini öğretecek ki böylece güçlü olacaksın, kimisi hiç tanımadığın karanlık yanınla tanıştıracak ki kendini tüm gerçekliğinle tanıyacaksın, kimisi takıntı yaptığın durumları çözümlemen için başka suretlerde tekrar tekrar karşına çıkacak ki farkındalık sahibi olmana katkı sağlayacak.
Çok incinecek, incitecek, öfkeleneceksin… İçindeki ışığa sahip çıkarsan aşk’ın karşılığının sanıldığı gibi nefret olmadığı sonucuna varacak. Yoluna ancak affetmeyi öğrenirsen – ki önce kendini affetmekle başlamalısın – devam edebileceğini göreceksin ve bir zaman sonra seni en çok acıtana bile minnet duyabilecek duruma geleceksin.
Hayatta canını en yakan ders “herkes ailesi açısından şanslı doğmuyor” gerçeği olacak, bazıları ailesiyle sınanıyor. Sen şanslı olduğundan diğerlerinin zorlu hayatı, sevgisizliği sana yabancı gelecek ve senin kadar şanslı olmayanlarla kurduğun ilişkiler sana hoşgörüyü ve ailene minnet duygusunu öğretecek. Fakat ailen bile olsa “hayır” demeyi kendi sınırlarını korumak gereğini ve farklılıkları deneyimleyeceksin. Kardeşin ve hatta evladın dahi olsa kendinden fazlaca ödün verip, fedakarlık yapmanın hastalıklı bir sevgi anlayışı olduğunu kavrayacak, “önce ben” diyebilmenin bencillik değil hayatın gereği olduğunu kavrayacaksın. Önce sen sağlıklı, huzurlu, iyi olacaksın ki sevdiklerine yardımcı olabil ve doğru şekilde ilişki kur.
25 – 35 yaş arası yaşam
Çok fazla arkadaş sahibi olmak öyle anlamlı bir meziyet değil zira senin için endişelenebilen, zor zamanında destek olan, tepki vereceğini bilse bile doğruyu söyleyebilecek cesarette olan, başarılarına sevinip acılarını paylaşabilen yani dostun olabilen çok az insan olacak yanında. Şimdi yanında olan arkadaşlarının çoğu sosyal medyada bir sayı olacak ilerideki bazılarıyla aranıza hayat hengamesi girmiş olsa dahi kaldığınız yerden devam edebilecek samimiyeti hissedeceksin ama bazıları sadece hayat yolunda geçiştiğin insanlar olacak.
Asla kaybetmek istemeyeceğin ailen gibi dostların olacak öte yandan çocukluğundan gelen ancak ayrıştığınız arkadaşlarına “yolu açık olsun” diyerek sessizce veda etmeyi de bileceksin.
İş hayatında başarılı olacak ve anlayacaksın ki başarının getirdiği mutluluk sabun köpüğü gibi uçucu…
Yüksek mevki sahibi koltuk sevdalısı nice yüksek ego ile karşılaşıp bol sıfırlı maaşlarına rağmen onlardan daha zengin olduğunu onlardan farklı olarak sevdiklerine zaman ayırabilmenin, hobi sahibi olmanın, sadece iş için değil kendin için okuyup araştırmanın keyfini yaşadıkça anlayacaksın.
Çalışmak iyi gelir insana ama meşhur replik gibi “sahip oldukların zamanla sana sahip olurlar”. Bir zaman sonra kazandığın paranın, kartvizitinin kölesi haline gelir daha çok çalışır özünü unutursun. İş hayatını hayatının merkezine alma, sadece iş konuşan insanlardan sakince uzaklaş. Sevdiğin işi yapabilenlerdensen ne mutlu ama sevdiğin iş diye aynı çıkmaza girmemeye dikkat et.
İş hayatında gözyaşı dökme, karşındakinin çirkin bir tavrı varsa kişiselleştirme. Ne istediğini bil ne istemediğini bil, iş görüşmelerinde tavrın net olsun, sınırlarını çiz, kurumsal diye profesyonellik bekleme, sen profesyonel ol kendini doğru ifade et. Huzurla kazandığın para bereketli olur endişelenme, daha çok para kazanarak mutlu olunmaz. Şimdi hayallerindeki gibi bir evin var ama tek dileğin sırt çantalı bir seyyah olup dünyayı dolaşmak, bir çadıra sığmak. Çok şeye sahip olmak değil çok özgür olmak ister insanın öz’ü…
En büyük birikimin kitapların, film arşivin olsun. Kendini müzikle, tiyatroyla, sinemayla, edebiyatla ifade eden arkadaşların, hobisi olan arkadaşların olsun, birbirinizi besleyebilen insanlar olun…
Barış içinde ol kendi içinde barışı yakaladıkça ve korudukça (ki bunu yapmakta dışarıdaki savaştan ötürü zorlanabilirsin) bütünün barışına da katkıda olacaksın…
Böyle anlattıkça her şey çözülmüş gibi geliyor olabilir ama hayat uğraşı devam ediyor sadece artık özüne vardığımdan akışa güvendiğimden daha kolay, yaşın büyüdükçe daha kolay olacak her şey, bedenine iyi bakarsan gücün de yerinde olur.
27 yaşında bir telaş alacak seni 30 yaşında bir sorgulama, korkma bunlar normal. Yere sıkı bas kendini başkalarının doğrularıyla değil kendi cevaplarınla sına. 5N1K’sı yok hayatın, aslolan “Kim olduğun”. Aslolan hayatın içinden iyilikle, güzellikle, gülümseyerek, sevgiyi çoğaltarak geçebilmen, kendine bu yolculukta ne haksızlık et ne çok koruyup kolla. Kendinle bol bol sohbet et ve ne olursa olsun hayal kurmaktan vazgeçme… Keşfettiklerini paylaş, hakikati, iyiliği çoğalt, yazdıklarını saklamaya devam et, bir gün herkesle paylaşacak kadar cesurca yazdığında göz atman gerekebilir.
25 yaşındayken bu kadar uzun bir yazıyı okumak yerine sevdiğim bir yazarın bir hikayesini veya birkaç şiir okumaya vakit ayırmayı seçebilirdim ama umarım sen okuyor ve hayata o güzel gencecik enerjinle bir gülüş daha ekliyorsundur…
Sabiha Topallar
kaynak: https://indigodergisi.com/
Tek ve özel olmak bir başka güzellik. Fakat paylaşmadığımız özgürlük tatlı olsaydı, Tanrı kainatı bizimle paylaşmazdı. İsyan edeceğini bile bile birçok kullar yarattı. Yalnızlık, ilâhi vasıf taşır diyorlar. Tercihimiz ne olursa olsun yinede "denemek" adına birçok hatalar yapmayı seviyoruz.
YanıtlaSilYorumunuz için çok teşekkürler hocam :) Sizden de herkesle paylaşmak istediğimiz yazılar bekliyoruz.Saygılar..
SilGeleceğimizin güneşlerine Allah'ım yardım eylesin. Amin
YanıtlaSil