Unutmadan Söylemeliyim

2017-09-22

Müzik Sizi Derinden Etkiliyorsa Özel Bir Beyne Sahip Olabilirsiniz

Müzik Sizi Derinden Etkiliyorsa Özel Bir Beyne Sahip Olabilirsiniz

müzik beyin

Çok sevdiğiniz bir parçayı dinlerken tüylerinizin diken diken olduğu oluyor mu? Ya da güçlü, gümbür gümbür bir davul solosu duyduğunuzda içiniz bir tuhaf oluyor mu hiç? Eğer cevabınız evetse oldukça özel bir beyne sahip olabilirsiniz.
Güney Kalfiorniya Üniversitesi öğretim üyelerinden Alissa Der Sarkissian, üniversitenin Beyin ve Yaratıcılık Enstitüsü’nde Radiohead’in “Nude” parçasını dinlerken tüylerinin diken diken eden farklı bir duygu hissetti. “Şarkıyı dinlerken nefes alışverişimin şarkıya uyum sağladığını, kalp atışlarımın yavaşladığını hissettim ve bir anda çalan şarkının daha önce hiç olmadığı kadar farkındaydım. Bir anda hem bedensel hem de duygusal olarak şarkıya tepki verdiğimi hissettim.” diyor Der Sarkissian.
Henüz Harward Üniversitesi’nde bir öğrenciyken Der Serkissian müzik ve beyin ilişkisini arkadaşı ve Matthew Sachs ile birlikte inceledi. Müzik dinlerken benzer duygular yaşayan insanlarla yaşamayan insanların beyin aktiviteleri arasındaki farkı inceleyerek müzik ve beyin arasındaki ilişkiyi anlamak istiyolardı.

music brain

Tüyleri diken diken eden müzik değil estetik algısı gelişmiş bir beyin!

Yaptıkları araştırmanın sonucunu “Social Cognitive and Affective Science” dergisinde yayımlayan ikili araştırmalarında müzik dinlerken tüylerinin diken diken olduğunu hisseden kişilerin duysal korteksleri ile beynin duyguları kontrol eden bölümlerine olan bağlantı noktalarında daha fazla nöron bulunduğunu keşfettiler. Bağlantı noktalarında daha fazla nöron bulunması bu iki bölümün birbiri ile çok daha fazla iletişimde olması anlamına geliyordu. Yani bu kişiler müzikten duygusal olarak diğerlerine göre çok daha fazla etkileniyordu.
“Bu iki bölgenin bağlantı noktalarında daha fazla nöron bulunması bölgelerin daha iyi iletişim kurabildiği anlamına geliyor yani duyulan şey beyinde çok daha verimli bir şekilde işleniyor.” şeklinde açıklıyor araştırmanın liderliğini üstlenen Sachs. Bu bilgi nörologlar ve psikologlar için oldukça ilginç bir araştırma alanı oluşturuyor çünkü bilindiği kadarıyla müziğin beyinde verimli olarak işlenmesinin evrimsel olarak türe bir faydası yok. Yine de bilim insanlarına göre bu araştırma çok daha derin felsefi soruların cevabı olabilecek nitelikte.
“Birlikte incelendiğinde bu sonuçlar insandaki estetik algısına ilişkin hem bilimsel hem de felsefi sorulara cevap olabilecek nitelikte. Özellikle müziğin evrensel olarak neredeyse her kültürde yeri doldurulamaz bir olgu olmasının sebeplerini bu araştırma ile anlamak mümkün. Bu araştırmada anlaşıldığı üzere müzik, duyma duyusunun duygu ve estetik algısıyla doğrudan ilişkili olması sebebiyle sosyal hayatın da vazgeçilemez bir yerine oturmuş oluyor.”
Duyma duyusunun, duygularla nöronlar aracılığı ile doğrudan bağlantılı olması bazı kişilerin beyinlerinin müzikal estetik algısının diğerlerine göre neden daha üstün olduğunu açıklıyor. Siz de eğer en sevdiğiniz parçaları dinlerken tarif edilemez duygular yaşıyorsanız, evrimsel olarak olmasa da estetik ve sanat felsefesi açısından pek çok insandan bir adım öndesiniz demektir.

P.S.: Buraya da hemen beni derinden etkileyen Sezen Aksu'nun muhteşem bir şarkısını koyayım belki sizi de derinden etkiler :) 

2017-09-20

ÇOKTA DERT ETMEYİN!

ÇOKTA DERT ETMEYİN!


Dün akşam çok çok önemli bulduğum bir insan olan Sinan Canan'ın (Bilmeyenler için lütfen http://uskudar.edu.tr/tr/icerik/1214/prof-dr-sinan-canan-uskudar-universitesinde ) eski katıldığı CNNTÜRK'te ki programlarından birini izlerken beyinle ilgili çok güzel bir sohbetin bana göre önemli yerlerinden birini yakaladım.

Bir dizi araştırma sonucu 'Hayatında %100 güvenebildiği tek kişi olan insanlar alzheimer hastalığına daha az yakalınıyormuş'. Siz bu güzel sohbetin tamamını izlemek isterseniz; https://www.youtube.com/watch?v=oLp8PPPszdg

Hele ki bulunduğumuz çevrede çok şikayet eden, çok umutsuz gözüken çokta çok olan bir sürü tanıdığımız, bildiğimiz var ama sizde eğer ah ben dert ederim o üzülmesin tarafındasanız, işte onu diyorum. ÇOKTA DERT ETMEYİN HERKESİN BİR HAS ADAMI VARDIR!

Tüzel, gerçek, sanal, doğaüstü herkesin bir B planı, bir güvencesi gerçekten var. Bakınız araştırmalarda olmasını söylüyor. Bu olayı çok yönlü düşündüğümde tek sorun, sizin B planınız o kişi fakat onun B planı siz olmayabilirsiniz. Yani ne olur? Güvendiğiniz o dağlara yağmurlar, dolular yağar.

Yani aslında tek adamlık konusuna geliyoruz hemen. Teklik iyi değil. Her zaman C, D, E harflerini de kullanabileceğinizi unutmayın.

Beyin sonsuz güzel bir gizem. Bir de içine bir düşünce girdi mi, eyvah! Öyle atmosferde kaybolmuyor, kaybolmayaşını sevdiğimiz :) 

Çok konudan konuya atlıyorum ama mazur görün korteksimin kalanına zor sahip çıktığım zamanlardayım. Malum Hicri Yılbaşına giriyoruz. Yeni bir başlangıç yapmak her zaman lazım. Bende bu hayırlı başlangıcı çok sevdiğim bir sözle noktalayım;

'İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır. En mükemmel adalet ise, vicdandır.' Victor Hugo.

Güneş




2017-09-18

GIDA KATKI MADDELERİ VE ALERJİ

GIDA KATKI MADDELERİ VE ALERJİ

katkı maddesi

Günlük yaşantımızda tükettiğimiz gıdalarda ne tip katkı maddesi olduğunu yada ne kadar miktarda kullanıldığını biliyormuyuz? Gıda katkı maddeleri toplumun her kesimini beslenme ve sağlık açısından ilgilendiren ve kullanımı çok eskidir. Bundan 10 bin yıl önce keşfedilen ve günümüze kadar kullanılan ilk gıda katkı maddelerinin başında tuz, baharat, duman ve sirke gelmektedir.
Ancak gıda katkı maddeleri yasal açıdan ele alındığında bunların yarar ve zarar ilişkilerinin net bir biçimde ortaya konması, beklenen işlevlerinin ve kullanımında sağlayacağı kolaylıkların neler olduğunun bilinmesi zorunludur.
Gıda katkı maddelerinin gıda endüstrisinde kullanımı çağın gerektirdiği gibi teknolojik gereksinimlerden kaynaklanmıştır. Ancak bunun yanı sıra; dünya nüfusundaki artışlar, gıda sektörünü besleyen ham madde kaynaklarındaki azalmalar, insanların yaşam standartlarını yükseltme eğilimleri gibi etmenler teknolojik buluşları yönlendirmiştir. Gıda sektörüne yeni ve üstün teknolojilerin kazandırdığı değişik üretim teknikleri, buna göre ürünlerin çeşitlenmesi, tüketici beğenisinin değişmesi ve bilinçlenmesi, mevsimlik gıdaların yılın her döneminde tüketilme eğilimlerinin artması, ürünlerde raf ömrünün uzatılması ve kalitede standardizasyon zorunluluğu, daralan gıda kaynaklarının rasyonel kullanımı gibi hususlar, gıda endüstrisinde kullanılan tekniklerin yanı sıra "gıda katkı maddelerinin günümüzde kullanımını zorunlu hale getirmiştir.
Kullanılan bu katkı maddelerine bazı kişilerin aşırı duyarlı olmasından dolayı gıda alerjileri de ortaya çıkmaktadır.
Gıda Katkı Maddelerinin Beklenmeyen Reaksiyonlara Neden Olduğu Bilinmektedir.
Katkı Maddesinin Adı Kullanım Sebebi
Aspartam Tatlandırıcı
Benzoatlar Koruyucu
BHA, BHT Antioksidan
Gıda Boyaları Renklendirici
MSG Lezzet Arttırıcı
Nitrat ve Nitritler Koruyucu
Parabenler Koruyucu
Sülfitler Koruyucu
ASPARTAM: Yapay tatlandırıcı (diyet şekeri) olarak bilinir. Genellikle şeker yerine tatlandırıcı olarak kullanılır. Aspartam, %40 aspartik asit, %50 fenilalanin ve %10 metanol karışımından oluşur. Aspartam duyarlı olan kişilerde anjioödeme veya göz kapaklarında, dudaklarda, ellerde veya ayaklarda şişmeye neden olur. Ancak, bu bulguların görülme sıklığı azdır. Baş ağrısı, uyuşukluk, kas spazmları, yorgunluk, depresyon, solunum güçlüğü, çarpıntı ve çeşitli allerjik reaksiyonlardır.
BENZOATLAR: Benzoatlar, muz, kek, hububat, çikolata, soslar, katı ve sıvı yağlar, meyankökü, margarin, mayonez, süt tozu, patates tozu ve kuru maya gibi bazı gıdaların işlenmesi sırasında gıda koruyucusu olarak kullanılır. Benzoatlara karşı gerçek alerjik reaksiyon çok çok azdır.
BHA/BHT- BHA (Butillenmiş hidroksiyanozil) ve BHT (Butillenmiş hidroksitoluen) antioksidandır. BHA ve BHT özellikle katı ve sıvı yağlar ile hububat ürünlerinde kullanılır. Duyarlı kişilerde kurdeşene sebep olurlar; bununla birlikte gerçek alerjik reaksiyon çok nadirdir.
GIDA BOYALARI: Gıdalara renk vermek için kullanılırlar. Bunlar, E102 (Tartrazin) gibi numaralarla isimlendirilirler.
Kekler, şekerlemeler, konserve sebzeler, peynirler, çikletler, sosis, dondurma, portakalı içecekler, salata sosları, mevsim salataları, alkolsüz meşrubatlar ve ketçap gibi bazı gıdalar tartrazin içerirler. Tartrazin duyarlı insanlarda çok nadir oluşmakla birlikte kurdeşen veya astım ataklarına neden olur.
MSG: Monosodyum glutamat (E621) özellikle uzak doğu (Çin, Japon) ve Türk mutfağında kullanılır. Bununla oluşan reaksiyona “Çin Restoranı Sendromu” da denir. Bir çok imalathane ve restoranda da değişik gıdalarda lezzet arttırıcı olarak kullanılır.
MSG ile oluşan reaksiyonlar şöyledir: Baş ağrısı, bulantı, ishal, terleme, göğüste sıkışma, boyun arkasında yanma. Bu tür reaksiyonlar fazla miktarda MSG alınması sonrası oluşur. Bu maddeyi tüketen astımlı hastalarda ağır astım atakları oluşabilmektedir.
NİTRAT/NİTRİTLER: Bu iki madde hem koruyucu olarak hem de renklendirici ve lezzet arttırıcı olarak kullanılır. Nitrat ve nitritler özellikle sosis, salam gibi et ürünlerinde bulunur. Bazı kişilerde baş ağrısı ve kurdeşene neden olabilirler.
PARABENLER: Parabenler gıda ve ilaçlarda koruyucu olarak kullanılırlar. Metil, etil, propil, butil paraben ve sondum benzoat bunlara örnektirler. Bu maddelere duyarlı kişilerde alındıklarında, ağır cilt bulguları veya deride kızarıklık, şişlik, kaşıntı ve ağrıya neden olurlar.
SULFİTLER: SO2, sülfitleyici maddeler (Sülfür di oksit, sodyum veya potasyum sülfit, bisülfit, metabisülfit) olarak da bilinirler. Gıda koruyucusu olarak ve fermente içeceklerin kaplarında kullanılırlar. Fırınlanmış ürünler, çaylar, çeşniler, deniz ürünleri, reçeller, jöleler, kurutulmuş meyveler, meyve suları, konserve ve suyu alınmış sebzeler, dondurulmuş patates ve çorba karışımlarında, bira şarap ve elma şarabı gibi içeceklerde bulunurlar.
Sülfitler göğüste sıkışma, kurdeşen, karında kramp, ishal, kan basıncı düşmesi, başta yanma hissi, halsizlik, nabız hızlanması gibi bulgulara neden olur. Ayrıca sülfitler, bunlara duyarlı astımlılarda astım atağını tetikleyebilir.
Bir çok restoranın salata barında yüksek düzeyde sülfit mevcuttur.
KARMEN KIRMIZISI: Bir çok yiyecek, içecek, ilaç ve kozmetiğe pembe, kırmızı, mor renk vermek için yüzlerce yıldan beri kullanılan bir maddedir. Karmen kırmızısı, sentetik bir boya olmayıp bir böcekten elde edildiği için doğal bir katkı maddesi olarak kabul edilir. Karmen kırmızısı, derideki basit döküntü ve kaşıntılardan, ölüme kadar gidebilen anaflaktik şoka neden olduğu bilinen bir maddedir.
Bazı alerjik reaksiyonlar saatler hatta günler içinde gelişir. Bu reaksiyonlar gecikmiş aşırı duyarlılık reaksiyonları olarak adlandırılır. Tipik semptomlar genel olarak deri, akciğerler ve bağırsaklarda ortaya çıkar.
Gıda intoleransı; immun sistemin işin içinde olmadığı bir reaksiyondur. Reaksiyon özel bir gıdanın yada bileşenin sindirilmemesinden yada emilmemesinden kaynaklanır. Semptomlar kişiden kişiye değişebilir. Gıda intoleransına örnek laktoz intoleransı, buğday intoleransı ve fındık intoleransıdır.
Şimdilik gıda intoleransında tam şifayı sağlayacak yeterli tedavi yoktur. Tanı konulduğunda, problem yaratan gıdadan sakınmak tek etkili tedavidir. Ancak, bazı ülkelerde laktoz intoleransı için laktaz enzimi içeren preparatlar bulunmaktadır.
Gıda alerjisi ve intoleransı tipleri : Bazı durumlarda, aynı ürünün hem intoleransa hem de alerjiye birlikte sebep olabildiği bilinmelidir:
Süt : Sütteki proteine karşı alerji, laktoza karşı intolerans
Buğday : Buğday proteinlerine karşı alerji, glutene karşı intolerans
Gıda Katkı Maddesi Duyarlılığının Kontrolünün; en iyi yolu hangi gıdada hangi katkı maddesinin bulunduğunun bilinmesi ve bunlardan uzak durulmasıdır. Göğüs Hastalıkları ve Alerji Uzmanınız hangi gıdanın bu bulgulardan sorumlu olabileceğini ve bunun tüketiminizden ve diyetinizden çıkarılması konusunda size yardımcı olacaktır.
Herkese Sağlıklı Günler Dilerim.
Arzu BOYACI

2017-09-09

Ve Tatilll Biter :(

Ve Tatilll Biter :(

tatil

Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi koca bir bayram tatilini de geride bıraktık ve neredeyse yaz bitti sonbahar da yaklaştı, yani bu bir daha ki en yakın uzun soluklu tatilimizin en aşağı 270 gün sonra olduğunu gösteriyor.

Dertlerimizden uzaklaşıp biraz olsun eğlendiğimiz, dinlendiğimiz tatilin geri dönüşü maalesef tatil kadar eğlenceli değil tabi ki.

Seyahat sitesi momondo.com.tr’nin her yıl gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçları, tatil dönüşü pek de mutlu olmadığımızı söylüyor hatta bu konuda dünya üçüncüsüyüz.




Dünya geneline baktığımızda ise tatil dönüşü kendini en mutsuz hisseden ülke, yüzde 67 ile Polonya. Polonya’yı yüzde 65’le İngilizler takip ediyor. Türkler ise yüzde 64’le bu konuda dünya üçüncüsü konumunda. Türkiye’yi yüzde 61 ile İspanya ve yüzde 60 ile Fransa takip ediyor. Tatil dönüşü sendromunu en az yaşayan ülke ise yüzde 22’yle Çin. (Çinli'ler tatilde de çalışıyorlardır da onun için dönmesi koymuyordur bunlara 😉)

Peki bu sendromdan kurtulmanın yolları nelermiş aşağıda ki listeden bakalım 😇




Şenol Kaymakçı







2017-09-06

Dijital Unutkanlık

Dijital Unutkanlık

unutkanlık

Biz "Unutmadan Söylemeliyim" demiştik çünkü bir çok şeyi unutuyorduk fakat bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki bir çok insan aynı dertten muzdarip.

Gelin bu sorunun en çok neyden kaynaklandığına bakalım.


Hafızamızı internete devrettik ve dijital unutkanlık başladı.


İnternet öncesi devri hatırlayabilen herkes size söyleyecektir, bugünlerde bilgiyi bulmak, eskiden olduğundan felaket biçimde daha kolay.
Fakat dijital teknolojiler ve onların bize sağladığı anlık yanıt yetenekleri ile meydana gelen hayat kolaylığı, yazılım şirketi Kaspersky Lab tarafından yapılan yeni bir çalışmaya göre bilgileri hatırlama ve geri çağırma ile ilgili olan doğal yeteneklerimiz üzerinde korkunç şekilde olumsuz etkilere sahip olabilir.
“Dijital unutkanlık”, araştırmacıların tanımladığına göre bizim adımıza saklayıp hatırlaması için dijital cihazlara güvenmek ve bilgiyi unutmak anlamına geliyor ve görünüşe göre hem gençler hem de yaşlılar için bir sorun haline dönüşüyor. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre, cevap verenlerin yüzde 91.2’si “interneti, beyinlerinin çevrimiçi uzantısı olarak kullandığını” belirtiyor.
Daha da kötüsü, her şeyi gören ve her şeyi bilen internete olan güvenimiz, bizi tembel de yapıyor: ankete katılan tüketicilerin aşağı yukarı yüzde 50’si, belirli bir olguyu hatırlamaya çalışmak yerine bile internete başvuracaklarını söyledi ve insanların dörtte birinden fazlası internetten topladığı bilgiden faydalandıktan sonra bunu hemen unutmaktan mutlu.
Elbette, Google’da arama yapmamıza sebep olan her küçük şey, daima saklamaya değer kıymetli bir anı değil fakat buna rağmen, anlık arama motoru kültüründen duyulan memnuniyetin, beyinlerimizi bütün bilgi çeşitlerine bir tür tek kullanımlık atıştırma olarak davranması için etkin biçimde eğittiği açık. Üstelik sonuçların ciddi hale gelmesi olası.
İngiltere’deki Birmingham Üniversitesi’nden Maria Wimber şöyle aktarıyor: “Önceki araştırmanın tekrarlı bir şekilde gösterdiği gibi, bilgiyi etkin şekilde yeniden çağırmak, kalıcı bir hafıza üretmek için çok verimli bir yöntem. Buna zıt olarak, bilgiyi edilgen şekilde tekrar etmek (ör. internet üzerinde onu tekrar tekrar aramak) aynı şekilde sağlam ve kalıcı bir bellek izi bırakmıyor.”
“Bu araştırmaya dayanarak, bilgiyi hatırlamaya çalışmadan bile onu arama eğiliminin uzun dönemli belleklerimizin gelişmesini önlediği ve bu sebeple bilgiyi sadece yüzeysel bir şekilde, anlık temelde işlememize neden olduğu savunulabilir.”
Haberlerin hepsi o kadar olumsuz değil. Önemsiz bilgileri unutma yeteneğimiz aslında beyinlerimizin gerçekten önemli olduğunu düşündüğümüz şeyleri hatırlamayı en iyi duruma getirmesinin bir yolu. Wimber şöyle devam ediyor: “Sağlıklı genç insanlarda bile araştırma gösteriyor ki, şu anda alakasız veya tarihi geçmiş bilgiyi unutabilmek, yeni bilgiyi kodlamada bizi daha verimli yapıyor.”
Fakat bu durum, çevrimiçi olarak mevcut bilgiyi arayıp bulma ve kullanma şeklimiz hakkında en azından biraz daha fazla düşünmek için uyarıcı bir hatırlatma değil mi? Eğer bu saçmalıklar hiç de önemli değilse, o zaman neden çok fena Google’da arama isteği duyuyoruz?



2017-08-28

Dünyada Kadınlar “Regl Oldum” Yerine Neler Söylüyor?

Dünyada Kadınlar “Regl Oldum” Yerine Neler Söylüyor?

woman

Sen sadece biz mi kolay kolay “regl oldum” diyemiyoruz sanıyorsun? Çok yanılıyorsun. Dünyanın her yerinde kadınlar bunu söylememek için öyle alternatifler bulmuşlar ki gülsek mi ağlasak mı bilemiyoruz. Halbuki regl oldum de işte, n’olcak? Hem doğru hem kolay. Ama regl dönemi kadınlar için her zaman biraz tabu oldu değil mi? Yine de artık “hastalık” demeyi bıraktığımız için çok seviniyorum.  Bakalım dünyalı kadınlar “regl oldum” demek yerine neler söylüyor. Bazıları gerçekten sevimli, bazıları gerçekten üzücü. Türkiye’yle başlayalım:
Türkiye: Anavatan kan ağlıyor.
Brezilya: Chico’yla beraberim.
Çin: Küçük kız kardeşim geldi.
İngiltere: Boyacılar içeride.
Hollanda: Domates çorbası pişti.
Danimarka: Lunaparkta Komünistler var.
adet

Fransa: İngiliz vardı.
Gürcistan: Misafirlerim var.
Güney Afrika: Ninem kırmızı arabayla geliyor.
Japonya: Küçük tatlı çilek.
İrlanda: Çaput reçeli giyiyorum.
Finlandiya: Köpek balığı haftası.
Litvanya: Kırmızı evden kuzenim.
İspanya: Domates yere düştü.
Almanya: Rosie Hala ziyarete geliyor.
mutlu orkid

Avustralya: Şeytanın şelalesi.
Portekiz: Tuttuğum takım evde maç yapıyor.
Macaristan: Aylık yağ değişimi.
Kanada: Ay zamanı.
Yeni Zelanda: Kırmızı dalgalarda sörf yapmak.
Belçika: Kırmızı bayrak yükseliyor.
Romanya: Noel Baba geldi.
Singapur: Aylık ziyaretçi.
Rusya: Kızıl ordu.


2017-08-21

KEDİNİZİ OYALAYACAK EN GÜNCEL OYUNCAK LİSTESİ

KEDİNİZİ OYALAYACAK EN GÜNCEL OYUNCAK LİSTESİ

latte kedi

Kabul edelim başlık çok havalı oldu! :) Fakat inanıyorum ki tam şu an bu olaydan çok muzdarip insanlar bu cümleleri okuyor ve diyorlar ki bir kedi neden bu kadar enerjik olur!

Evet aynı soruyu bir kangal köpeğinin enerjisini taşıyan kedimin oyun istediği için bana sürekli miyavlayıp o sonsuz sıkılmış bakışlarını atarken bende kendime hep sordum :)
Konumuza dönersek, bu liste tam olarak paramı harcadığım bir sürü gereksiz şey arasında hala evde ki mevcudiyetini koruyan güncel kedi oyuncak listemiz. Umarım işinize yarar, dualarınızın arasında ismimi de şöyle bir geçiştirirsiniz;

1 – Kelebekli kedi oyuncağı
Namı diğer Birfikir1sihir (http://www.birfikir1sihir.com), Lattişimin teyzesi, benim can kardeşim sağolsun, Latte’ye gönderdiği en son ki koca kutunun içinde hayatımızı kurtaran bu oyuncağı yolladı. Pet sitelerinin çoğunda vardır heralde bu yoksa da buna benzerleri var.


2- Kedi oltaları.Oltalarımız
Ben sanırım bunun 128 çeşidini almış ve faydasını görmemişimdir taaa ki tüylü olanlarına kadar! Efendim tüylü arkadaşlarımız tabii ki tüylü olanları sevecekti. Biz bunu nasıl düşünememiştik? Bizde ki şöyle bir şey;



3- Boş koli kutusu
Yaşasın bedava şeyler!! Tabiki siz birsürü harcama yaparken o evdeki en öylesine şeyle oynayacaktı. Fakat bu boş koli kutusuna orta boy delikler açarak, kedi oltasını içine tutmak suretiyle, arkadaşımızı hayli yorabilirsiniz.


4- Lazer
3 TL’lik bu oyuncak siz ayaklarınızı uzatırken daha fazla yardımcı olamazdı. Yalnız dikkat!!! Bunların otomatik olanı var. Ayarlıyorsunuz evde geziniyor, ben aldım siz almayın dicem ama yine de siz bilirsiniz. Sürekli aynı yerlere lazer veren bir makineyi sevmiyorlar.



5- Köpük makinesi
Bunun adı kesinlikle makine değil. Ama aklıma da gelmedi :)  Sağolsun müdürüm bana getirmişti, hala manuel olarak köpük yapsamda, otomatik tabanca şeklinde olanları var. Pek bir seviyorlar.



6- Tünel
Evet bunu zaten biliyordunuz ama yazmadan geçemezdim. Evde müsaitse ne kadar uzun tünel o kadar mutlu kedi J



Umarım bu bahsettiklerim sizde işe yarar, youtube da inanılmaz kendin yap kedi oyuncakları videoları var. Para harcamaktan gına geldiyse, onlara da bir göz atın derim. Bu konuda uzmanlaşmış biri olarak bir gün de güvendiğim pet sitelerini yazıcam ama o zamana kadar sizin de aklınıza gelen oyuncak varsa, paylaşmanızı çok isterim.

Tüm minik dostlarımıza selamlar!


G.