Cehenneme giden yol tam olarak ne tarafta? Buyrun
Şenol'la beraber bir yürüyüşe çıkalım..
Geçenlerde ofiste otururken yan masamdaki arkadaşıma dönüp;
“Julia, sence ben nasıl bir insanım?” diye sordum. (Çalıştığım
firmada işe yeni başlayan Julia; 40’lı yaşlarında, Ukrayna vatandaşı ve iyi bir
çalışma arkadaşıdır.)
Bana dönüp her zamanki ciddi ifadesiyle;
“20 yıldır İstanbul’dayım Şenol, inan senin kadar iyi niyetli
birini görmedim” dedi.
Çok hoşuma gitmişti bu sözü, ne yalan söyleyeyim gururlanmıştım
da.
“Teşekkür ederim” dedim gülerek.
Sonra devam etti gözlüklerinin üzerinden bakarak ciddiyetini hiç
bozmadan
“Ama unutma ki; Cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla
döşelidir.”
Şaşırdım bunu duyunca, hiç beklemiyordum sanırım. Biraz önceki
gülümsememden ve gururdan eser kalmamıştı şimdi
İşin kötü tarafı haklıydı da sanırım, ama ben birinin haklı
olmasından hiç bu kadar rahatsız olmamıştım.
Sırf sıkıcı ofis ortamında (çalışanlar çok iyi bilir, eğer bir
ofiste sohbet yoksa orası dünyanın en sıkıcı yeri olabilir.) sohbet olsun diye
sorduğum bir soru, şimdi uzun uzun düşünmeme sebep olmuştu.
Gerçekten böyle miydi?
İyilikten maraz doğar lafını desteklercesine, iyi niyetin sonunda
da cehennem mi vardı?
İlk duyduğumuzda belki, olur mu öyle şey diyeceğimiz bu sözü gelin
biraz açalım.
Öncelikle konu ile ilgili kısa bir hikâye;
Bir gün, kozada küçük bir delik belirdi; bir
adam oturup kelebeğin saatler boyunca bedenini bu küçük delikten çıkarmak için
harcadığı çabayı izledi. Ardından sanki ilerlemek için çaba harcamaktan
vazgeçmiş gibi geldi ona. Sanki elinden gelen her şeyi yapmış ve artık
yapabileceği bir şey kalmamış gibiydi.
Böylece adam, kelebeğe yardım etmeye karar
verdi; eline küçük bir makas alıp kozadaki deliği büyütmeye başladı. Bunun
üzerine kelebek kolayca çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük kanatları buruş
buruştu. Adam izlemeye devam etti; Çünkü her an kelebeğin kanatlarının açılıp
genişleyeceğini ve bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu. Ama
bunlardan hiç biri olmadı! Kelebek hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve
buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de asla uçamadı.
Adamın iyi niyeti ve yardım severliği ile
anlayamadığı şey, kozanın kısıtlayıcılığı ve buna karşılık kelebeğin daracık
bir delikten çıkmak için göstermesi gereken çaba, Yüce Yaratıcının kelebeğin
bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede de kozanın
kısıtlayıcılığından kurtulduğu anda uçmasını sağlamak için seçtiği yoldu.
Hikâye de bahsedilen adam bunun için cehennem de yanar mı
bilmiyorum ama olaya buradan bakarsak eğer, bu cümledeki iyilik taşlarıyla
döşeli cehennem yolunun götürdüğü yer insanın vicdanıdır.
Birisine iyilik yapacağım derken, aslında ona farkında olmadan
kötülük yapmışsak, şimdi vicdanımızla baş başa kalma vaktidir ve dünya ki
cehennem burada başlar.
Belki de; Kişiyi kendi sorumluluğu
ile baş başa bıraksak, ona sadece bu cesareti verebilsek yardımların en
büyüğünü yapmış olacağız kim bilir.
Birde çok farklı bir yerden bakarsak olaya mesela;
Dünyadaki siyaset anlayışını gözden geçirelim.
Bir ülkedeki iç karışıklıktan dolayı iki taraftan birine silah
yardımı yapan farklı ülkelerin devlet başkanlarını düşünün.
Sorsanız onlarda iyi niyetlidir.
Biri, ezilen halkların tarafını düşünüp onlara silah yardımı
yapar. Baskıcı iktidara karşı korusunlar kendilerini diye.
Diğeri, aynı halk için mevcut iktidarın başta kalması gerektiğini
düşünüp onlara silah gönderir. Terörist ilan etmiştir bile diğer tarafı.
Sonuç nedir peki;
Kıyılara vuran çocuk cesetleri…
Şimdi bu devlet başkanlarının iyi niyetlerinden ötürü cehennem de
yanmayacağını söyleyebilir misiniz?
Ve unutmadan Pir Sultan Abdal’ın çok
güzel bir sözüyle bitirelim.
Cehennem de ateş yoktur, her insan kendi ateşini bu dünyadan
götürür…
Şenol Kaymakçı
Kardeşim kendimi yargılamaya başladim.
YanıtlaSilHarikasın.
Vahdettin