Bir Çoğumuz aldığımız ürünlerin üzerindeki etiketleri ne yazık ki okumuyor. Peki bu etiketler bize ne anlatıyor. Paketli gıdalar da o kadar çok katkı maddesi var ki bunların hiç birini bilmeden tüketiyoruz.
Gıdaların üzerinde “Hiçbir koruyucu madde içermez” yazısı “Hiçbir katkı maddesi yoktur”
anlamına gelmiyor ne yazık ki Örneğin: “Hiçbir koruyucu madde içermez” diye etiketlenen hazır
çorbalarda MSG (Mono Sodyum Glutamat) adlı lezzet arttırıcı katkı maddesi bulunuyor. Halk arasında MSG Çin tuzu olarak biliniyor.
Bu katkı maddelerinin bir çoğu Gıda ambalajları üzerinde kodlar ile simgelendiriliyor. Kesinlikle bunların hepsi sağlık açısından zararlı hatta bazıları çok daha zararlı.
Bunların içinde kesinlikle dikkat etmemiz gereken 10 katı maddesi nedir? Size onlardan bahsedeyim.
1.Monosodyum Glutamat (MSG) ya da: E621
MSG lezzet arttırıcı bir eksitoksindir. Eksitoksin, hücreleri aşırı uyarır. Bu da hücrelerin
zarar görmesine ve ölmesine neden olur.
Yol açtığı hastalıkları şöyle sıralayabiliriz: merkezi sinir sistemi tahribatı ve buna bağlı olarak Alzheimer, Parkinson, Huntington hastalıkları, sara (epilepsi), retinal dejenerasyon (göz retina tabakası hasarı), yağ birikimi, doyma mekanizmasında bozukluk, obezite, büyüme hormonu baskılanması, pankreas hasarı, ensülinde artış ve buna bağlı olarak diyabet; ayrıca böbrek ve karaciğerde hasar yaratır. Baş ağrısı, bulantı, ishal, terleme, göğüste sıkışma, boyun arkasında yanma gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Piyasada tüm cipslerde MSG var; hatta güvenli ve doğal olduğunu iddia edenlerde bile. Uzakdoğu yemeklerinde (Çin ve Japon mutfağı) çoğu soya sosunda, hazır çorbalarda, hazır soslarda, hazır gıdaların hemen hepsinde, gofretlerde, bazı katı yağlarda yaygın olarak kullanılıyor.
Etiketlerde glutamin, glutamat, MSG ve monosodyum glutamat olarak yer alan bu zehir, tatlı-tuzlu her türlü yiyeceğin lezzetini arttırdığı için gıda üreticileri tarafından bolca kullanılıyor. Tehlikeleri halk tarafından bilinmeye başladığından beri bazı üreticiler etikette E621 yazarak gerçeği saklama yoluna gidiyor.
2. Yüksek Fruktoz Mısır Şurubu: F85
Kötü kolesterol seviyenizi (LDL) hızla yükseltir ve diyabet hastalığının oluşmasında rol oynar. Kansızlık, kalp büyümesi ve obeziteye de neden olur. Hipertansiyon, kanda ürik asit seviyesinde artış, böbrek taşı, gut ve kanser gibi bir çok hastalığa sebep olmaktadır.
Ketçap, krema, kola, gazoz, şekerleme, hazır çorba, çikolata, gofret, puding, hazır kek gibi özellikle çocukların sıkça tükettikleri gıda değeri olmayan besinlerde bolca kullanılır.
3. Glikoz Şurubu: G37
Glikoz şurubu ise mısır nişastasından elde edilmektedir. Glikoz şekerinin, dekstroz, maltoz, maltotrioz ve yüksek şekerlerin belirli oranlarda karıştırılmış halidir.1 gramı yaklaşık 4 kkal’dir ve boş enerji kaynağıdır. Mısır nişastasından elde edildiği için mısır şurubu veya nişasta bazlı şeker (NBŞ) olarak da adlandırılır.
Glikoz şurubu gıdalarda, tatlandırma, yumuşatma, hacim kazandırma, kristalleşmeyi önleme, nem tutma gibi özellikleri için kullanılmaktadır.
Glikoz şurubu, Kolalı-gazlı içecekler, Hazır sebze suları, Şekerlemeler, Çikolata, gofretler ve barlar, Dondurma çeşitleri, Kek, kurabiye, bisküvi gibi hamur işleri, reçel, marmelat, krem çikolata ve ezmeler, Bebek mamaları, Sütlü tatlılar, şerbetli tatlılar, Mayonez ve salata sosları, Salamuralar, işlenmiş hazır gıdalar.
Glikoz şurubu kullanılarak üretilmiş hazır gıdaları tükettiğimizde, ilk önce vücudumuzun şeker dengesi bozulur. Devamında hormon dengesi zarar görür ve ileriye doğru kansere yol açabilmektedir. Araştırmalara göre, glikoz şurubu kanserli hücreleri beslemektedir.
Astıma, multi sikleroza sebep olur. Karaciğeri büyüten etkisi tespit edilmiştir. İnsülin dengesini alt üst ederek çok fazla yağ depolanmasının ve aşırı kilo alımının sorumlusudur. Böbreklere de olumsuz etkileri saptanmıştır. Taş oluşmasına sebep olmakla kalmayıp, patolojik değişikliklerin meydana gelmesine etkendir. Böbrek yetmezliğinden sorumlu tutulmaktadır. Alzheimer hastalığı riskini artırır. Östrojen ve testosteron gibi hormonların salgılanma miktarını artırabileceği savunulmaktadır. Bakır ve krom eksikliği başta olmak üzere vücudun mineral dengesini bozabilir. Karaciğer ile yağ sentezine katılarak, kalp-damar hastalıklarının oluşmasına katkı sağlar.
Glikoz şurubu ambalajlı ürünlerin etiketinde, içindekiler kısmında aşağıdaki isimlerle karşımıza çıkabilir.
G37 – Glikoz Şurubu (DE-37)
G40 – Glikoz Şurubu (DE-40)
G58 – Glikoz Şurubu (DE-60)
G95 – Glikoz Şurubu (DE min 97)
M50 – Yüksek Maltoz Şurubu
M38 – Maltoz Şurubu
Yüksek Fruktozlu Glikoz Şurubu (HFCS)
4. Aspartam (Nutrasweet ve Equal olarak da biliniyor): E951
Suni tatlandırıcılar gıda değil kimyasaldır. Aspartam başlangıçta böcek öldürücü olarak imal edilmişti.
Tüm diğer gıda ve gıda katkı maddelerinin toplamından daha fazla yan etkisi vardır.
Baş ağrısı, baş dönmesi, unutkanlık, eklem ağrısı, bulantı, uyuşukluk, kas spazmları, şişmanlık, depresyon, korku atakları, huzursuzluk, konvülsiyon, uykusuzluk, görme kaybı, işitme kaybı, kulak çınlaması, yorgunluk, tat kaybı, Parkinson, çarpıntı, nefes darlığı, cilt döküntüleri, MS (Multipıl Sıkleroz) gibi hastalıkların yanı sıra beynin işleyiş sürecini yavaşlatır, kanseri tetikler.
Özellikle zayıflamak için suni tatlandırıcı kullananların bilmesi gereken önemli bir etki de metabolizmayı yavaşlatarak aslında daha fazla yağ biriktirmeye neden olması. On binden fazla gıda maddesinde ve ilaçlar da kullanılıyor.
5. Trans Yağ:
Trans yağlar ya da trans yağ asitleri, doymamış yağ grubunda yer alır. Trans yağlar hayvan vücudunda doğal olarak üretilebileceği gibi endüstriyel yollarla da üretilebilir. Doğal yolla üretilen trans yağlar, bazı hayvanların sindirim sistemindeki bakterilerce sentezlenir ve bu hayvanlardan yapılan hayvansal gıdalarda az miktarda trans yağ bulunabilir. Süt ürünlerde bulunan toplam yağın yaklaşık %2-8'ini trans yağlar oluştururken et çeşitlerinde bu oran %3-9 arasındadır. Doğal yollarla üretilen ve hayvansal gıdalardan alınan trans yağ az miktardadır ve sağlık açısından ciddi bir risk oluşturmaz. Yapay yolla üretilen trans yağlar, sıvı haldeki bitkisel yağların hidrojenle doyurularak daha katı hale gelmesiyle elde edilir.
Trans yağ, kötü kolesterol (LDL) seviyesini yükseltir. Kalp krizi, kalp rahatsızlığı ve inme
riskini ciddi ölçüde arttırır.
Trans yağlar bağışıklık sistemini zayıflatır, ensülin direncini arttırır, Tip 2 diyabet gelişimi için risk oluşturan bir durumdur. karaciğeri ve üreme
sistemini etkiler. Gebelerde düşüğe, doğum ağırlığına neden olur ve anne sütünün kalitesini
bozar. Hücre zarına da zarar verir.
Trans yağlar sürülebilir kahvaltılık yağlarda, margarinlerde, katı ve kızartma yağlarında, hazır hayvansal gıdalarda, bunlara bağlı olarak, kızartılmış gıdalarda, fırıncılık ve pastacılık ürünlerinde, tart, pasta, ekmek, bisküvi, pizza hamuru, kek, çikolata, gofret, cips, salata sosları, hamur işi, kraker, hazır köfte, tatlılar, dondurma, Patates kızartması, çıtır tavuk gibi fast foodlar, katı yağlar ve birçok fırınlanmış yiyecekte bulunur. Ayrıca bir çok restorant daha ucuz olduğu için bu yağı kullanmakta.
Gıda etiketlerinde “hidrojenize yağ” içerdiği belirtiliyorsa bunun anlamı trans yağ
içerdiğidir.
6. Sodyum Sülfit: E250
Etiketlerde E250 koduyla yer alan raf ömrü uzatıcı koruyucu madde işlenmiş et ürünlerinin (şarküteri) vazgeçilmezi olarak bilinir. Özellikle çocukların bolca tükettiği tost, pizza gibi ürünlerde kullanılan sosis, salam, sucuk, pastırma gibi işlenmiş etlerde bulunur. Hazır baharat ve köfte karışımlarında da bulunur.
Sülfit duyarlılığı olanlarda baş ağrısı, nefes problemleri, kaşıntı yaratır. Nadir durumlarda da olsa ölüme bile neden olabiliyor. Pankreas kanserini yüzde 67, lösemi riskini yüzde 700 oranında arttırıyor. Başta kolon kanseri olmak üzere her çeşit kanseri tetikliyor. Çocuklarda beyin tümörü oluşturuyor.
Sodyum nitrit; özellikle cenin, bebek ve çocuklar için tehlikelidir.
Sodyum Sülfit ambalajlı ürünlerin etiketinde, içindekiler kısmında aşağıdaki isimlerle karşımıza çıkabilir: E220, E222, E223, E224, E225 ile E249, E251, E252
7. Sodyum Nitrat/ Sodyum Nitrit: E250 / E251
Bu raf ömrü uzatıcı koruyucu madde işlenmiş gıdaların bir başka vazgeçilmezi. Değişik kanser türleriyle bağlantısı var. Kullanım alanları ve zararları sodyum sülfit ile benzerlik taşıyor. Nitrat ve nitrit ürünün çeşidine göre farklı baharatların eklenmesi ürünün renk, doku, tat, aroma ve lezzet gibi özelliklerinin iyileştirilmesi ve dayanıklılığının arttırılması, ayrıca etlerde kötü koku oluşmasını engellemek amacıyla kullanılmaktadır. Temel bir katkı maddesi olan nitrit, et ürünlerinde karakteristik kürlenmiş et renginin, lezzet ve doku özelliklerinin geliştirilmesi ve özellikle Clostridium botulinum başta olmak üzere hastalık yapıcı (patojen) mikroorganizmaların öldürülmesi ve oksijen ile oluşan acılaşmanın engellenmesi için uzun yıllardır kullanılmaktadır. Ete katılan katkı maddeleri insan sağlığı açısından gıdalara izin verildiği miktarda ilave edilmelidir. İşlenmiş et ürünlerinde bulunan nitrat ve nitrit gibi katkı maddeleri özellikle izin verilen dozun üzerinde kullanıldığında ve dolayısıyla bu dozda tüketildiğinde; kansere, hafıza kaybına ve beyinlerinde hasara neden olabilirler.
Tüketiciler, öğünlerden önce C ve E vitaminleri gibi koruyucu antioksidan kullanarak sodyum nitritin kanser oluşturma etkisini azaltmaya yardımcı olabilirler. Ancak, bilinen bir gerçektir ki vitaminler %100 koruyucu olamazlar. Bunun yanında çaresiz ve bilgisiz durumda olan tüketiciyi böyle bir riskle karşıkarşıya getirmeye kimsenin hakkı olmamalıdır .
8. Sülfür Dioksit: SO2
Sülfür içeren katkı maddelerinin Amerika’da çiğ sebze ve meyvelerde kullanılması yasak. Yani bunun zehir olduğu gerçeğini daha fazla görmezden gelemeyince çiğ gıdadan çıkarmışlar.
Yan etkilerinin içinde bronş problemleri, düşük kan basıncı ve anaflaktik şok var. Sülfitler göğüste sıkışma, kurdeşen, karında kramp, ishal, kan basıncı düşmesi, başta yanma hissi, halsizlik, nabız hızlanması gibi bulgulara neden olur. Ayrıca sülfitler, bunlara duyarlı astımlılarda astım atağını tetikleyebiliyor. Gıda koruyucusu olarak ve fermente içeceklerde kullanılır. Fırınlanmış ürünler, çaylar, çeşniler, deniz ürünleri, reçeller, jöleler, kurutulmuş meyveler, meyve suları, konserve ve suyu alınmış sebzeler, dondurulmuş patates ve çorba karışımlarında ve içeceklerde bulunur. Birçok restoranın salata barında yüksek düzeyde sülfit mevcuttur.
9. Potasyum Bromat: E924
Bu katkı maddesi, ekmek yapımında ve unlu mamullerde hacmi arttırmak ve ekmeğin rengini beyazlatmak için kullanılıyor. Hayvanlarda kansere neden olduğu biliniyor, ayrıca az miktarlar da bile insanlarda tehlikeli olabileceği saptanmıştır. ABD ve Japonya dışında bütün dünyada kullanımı yasaklanmış bir maddedir. Türk Gıda Kodeksi’nde yasaklı olan kanserojen “benzoil peroksit” ve “potasyum bromat” maddeleri unlu mamullerde kaçak olarak ne yazık ki kullanılmaya devam ediyor.
Bazı un üreticiler, irmik altı diye adlandırılan kalitesiz unlara kanserojen etkisi yüzünden katılması yasak olan benzol peroksit ve potasyum bromat gibi bazı katkı maddelerini ekleyerek, rengini beyazlatıyor ve ekmeklik unmuş gibi fırınlara pazarlıyor.
Bu kimyasalın aldığınız ekmek de olup olmadığını anlamak için ekmeğe çakmak tutulduğunda ekmeğin benzin dökülmüş gibi alev almasına yol açıyorsa, mutlaka kullanılmış demektir. Bu nedenle Beyaz ekmekten uzak kalmamızda yarar var.
10. BHA ve BHT:
Bütilat Hidroksi Anizol (BHA) ve Bütilat Hidroksi Toluen (BHT) adlı koruyucu maddeler , beyninizin sinir ağını etkiliyor, davranış değişikliklerini ve kanseri tetikliyor.
Katı ve sıvı yağların bozulmasını, küflenmesini önlemek için kullanılıyor. Tahıl ve tahıl ürünlerinde, sakızlarda, bitkisel yağlarda, patates cipslerinde, tazeliğini muhafaza etmek için bazı paketlenmiş gıda maddelerinde kullanılmaktadır.
11. Gıda Boyaları:
Yaygın olarak gıdalarda gıda boyası kullanılmakta. Yapay gıda boyaları çocuklarda davranış bozukluklarına ve önemli ölçüde IQ seviyesinin düşmesine yol açıyor. Hazır gıdalarda bol bol kullanılıyor. Sayıları o kadar çok ki
her birinin zararlarını burada yazmak inanın çok zor sanırım sayfalarca sürer. Sakarya Üniversitesi'nin yaptığı araştırmada gıda boyasının fazla doz alımında DNA hasarına neden olduğu saptandı.
Size midenizi bulandıracak bir örnek verecek olursam. Carmine (E120) adında bir gıda boyası var.
Özellikle salam sucuk ve sosislerin canlı, kırmızı rengini vermekte kullanılıyor. Ev yapımı sucukların kahverengi olmasına karşın hazır sucukların o iştah açıcı görüntüsünü sağlıyor. Bu boya, bir çeşit bitten elde ediliyor. Şeker ve çikolata üretiminde tekstil boyaları kullanan firmalar bile var.
Tükettiğiniz gıdaların ambalaj etiketlerinde:
- Sunset yellow (E110)
- Tartrazin ( E102)
- Karmoisine (E122)
- Panceau (E124)
- Quinoline (E104)
- Allura red (E129)
- Sodyum Benzoat (E211)
gibi katkı maddeleri içerdiğini görüyorsanız dikkatli olun derim.
Meyve ezmelerinde, gazlı içeceklerde, hazır pudinglerde, toz kremalarda, çorbalarda, soslarda, dondurmada, tatlılarda, sakızda, jellerde, marmelatlarda, meyveli yoğurtlarda, reçellerde, ketçap, mayonez ve hardalda bu tür boyalar bulunuyor.
Bundan sonrasında etiketleri daha iyi okuyup bu ürünlerden umarım uzak durursunuz.
Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın
Arzu BOYACI
@muhendishanimingozunden