Unutmadan Söylemeliyim

2019-08-22

Jelatin Mucizesi

Jelatin Mucizesi

jelatin tozu

Uzun bir aradan sonra yeni makalem ile yine karşınızdayım. Son dönemin popüler konusu olan KOLAJEN sanırım herkesin merakla araştırdığı bir konu. Bu popüler ürün  eczanelerde oldukça pahalı fiyatlarla raflarda yerini aldı. Sağladığı faydalar ise göz ardı edilemez durumda. Ama tabi bunu doğal ve daha uygun fiyatlarla temin edebileceğimiz bir ürün daha mevcut buda JELATİN TOZU. Jelatin tozu son zamanlarda vücutta kolajen üretimini desteklediği, eklem rahatsızlıkları ve cilt elastikiyetine iyi geldiği gerekçesiyle gıda takviyesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ben de sizlere kısaca bu takviyenin ne olduğundan ve faydalarından bahsedeyim.
JELATİN  NEDİR?
Esasında jelatin memeli canlıların dokularında, özellikle kas ve kemiklerin bağlantı bölgelerinde yani bağ dokularında bulunan kollajen doku dan çıkarılan suda çözünen bir protein türüdür. Kollajen doku suda kaynatıldığında jelatine dönüşür. Suda çözünen kollajen doku soğutulduğunda jel haline gelir. Yarı şeffaf bir yapısı vardır, tek başına bir tada sahip değildir ve kolay kırılır. Jelatin yoğun olarak sığır ve domuzda bulunan dokulardan üretilir. Bu noktada Türkiye’de Sığır jelatini kullanılmaktadır.
100 gram jelatin için:
- 87.2 g protein; 
  - 10 g su; 
  1.7 g küldür; 
  - 0,7 g karbonhidrat; 
  0.7 g nişasta; 
  - 0.4 g yağ; 
  -700 mg kalsiyum; 
  - 300 mg fosfor; 
  - 80 mg magnezyum; 
  - 11 mg sodyum; 
  - 1.2 mg potasyum; 
  - 2000 mcg demir. 
  Ürünün kalori içeriği 355 kcal'dir.

Jelatin Üretiminin İki Ana Yöntemi Vardır.
Bunlardan ilki üretilecek jelatin için sığır postlarına asidik işlem uygulanmasıdır. İkinci bir yöntem ise boynuz ve kemiklere alkali işlem uygulanmasıdır.
Jelatinin şekil alma yeteneği oldukça güçlüdür. Hazmı kolay bir maddedir ve suda çözündüğü için kullanımı oldukça kolaydır. Yaprak jelatin ve toz jelatin olmak üzere iki türü bulunur.
Jelatin tozunun, jel halindeki jelatinden ve yaprak jelatinden besin değeri açısından bir farkı yoktur. Sadece şekil olarak farklıdır. Jelatin tozu bir çok gıda maddesinde kıvam artırıcı olarak kullanılır. Şeker ve dondurma, tatlı yoğurt gibi tatlı çeşitlerinin hazırlanmasında jöle bazlı olarak bir çok kullanım şekli vardır. Buna ek olarak, tıbbi ilaçlar ve kozmetik ürünlerde de kullanılır. 
 Toz Jelatin sağlıklı hayvanlardan sağlanmış ise diyet için değerli bir katkı olabilir ve kemik suyu için hızlı bir alternatiftir. Jelatin, sağlıklı bir ruh halini destekleyen amino asitler, güçlü kemikler, pürüzsüz bir cilt ve uygun kas yapımı için büyük bir kaynaktır. Hormonlar, pestisitler ve ağır metal kirliliğinden  kaçınmak  için çimle beslenen hayvanların jelatininden faydalanmak önemlidir. Jelatin, yarı katı ve renksiz bir maddedir. %98 oranında kompleks protein ve %2 oranında mineralden oluşur. Su ile karıştırıldığı zaman vücuda birçok yarar sağlar. Çeşitli hastalıkları önleyebilen ve tedavi edebilen şifalı bir gıda maddesidir.
Birçok kişi bu maddenin özelliklerinden faydalanırken, bununla birlikte, çoğu insan da sağlık seviyelerini iyileştirmek için bu maddeyi nasıl kullanacağını hala bilmemekte.
JELATİN FAYDALARI NELERDİR?
Bu noktada faydaları oldukça fazla sırasıyla bunlardan size bahsedeyim;
  1. Mide ve Bağırsak Sağlığını Destekler: Gluten Alerjisi olan biri olarak benim için en önemli olan noktalardan biri bu. Sığır jelatini mide asit salgısını destekler ve mukozal tabakayı yeniler. Bu da midede ki asit salgısını seviyesini dengelediği için iyidir. Yani Jelatindeki glisin amino asiti sindirim ve besin emilimi için gerekli olan hidroklorik mide asidini (HCL) artırmaya yardımcı olabilir. Bu hayati sindirim sıvıları stres ve yaşlanma ile azalır. Azalan HCL ise anemi oluşumuna katkıda bulunabilir.  Rus araştırmacılar kimyasal olarak bağırsaklarına hasar verilen farelere jelatin verildiğinde bağırsaklarının iyileştiğini belirlemişler. Bu durumda  Jelatin çölyak hastaları için iyi bir seçenek olabilir. Sonuç olarak Jelatin, bağırsak sızıntılarını ve alerji gibi bağırsak problemlerini ve bağlantılı iltihap problemlerini engelleyebilir. Sindirim sisteminde ki sıvı düzeyini dengeleyerek sindirim gücünü arttırabilir.  Buna ek olarak, Jelatin hidrofilik (Suyu seven)bir gıdadır. Başka bir deyişle, hali hazırda pişirilmiş olsa bile sıvıyı çeker ve emer. Bu özellik onu sindirim sistemi için mükemmel bir müttefik kılar. Bunun nedeni, mide sularını saklaması ve yiyeceklerin sindirimini kolaylaştırmakdır. Jelatin emilimi bağırsaktaki hareketleri de geliştirir. Ayrıca, kalın bağırsakta sıkışmış olan atıkların atılmasına da yardımcı olur. Karşıladığı glisin sayesinde mideye ait mukoza zarının onarımı mümkündür. Böylelikle, besin maddelerinin emilimini ideal hale getirir ve sindirime dayalı hastalıkların gelişimini engeller.
  2. İltihaplanmayı Azaltabilir; iltihaplanma hastalıkların temel nedenidir. Vücutta meydana gelen iltihaplanma, kanser gibi kronik hastalıklara neden olabilmektedir. İltihaplanmayı azaltmanın bir yöntemide sağlıklı besinler tüketmektir. Bir diğer alternatif de sığır jelatini tüketmek olabilir. İçeriğinde bulunan protein ve sağlıklı yağlar sayesinde jelatin kalp ve dolaşım sistemindeki iltihapları engellemede fayda gösterebilmektedir. Metionin denen amino asit bu etkiler üzerinde rol oynamaktadır. Hayvansal ürünlerde bulunan Metionin homosisteinin negatif etkisini azaltır. Kanda yüksek seviyelerde hemoistein bulunması kalp de iltihaplanmalara ve kalp krizine ve kalp damar hastalıklarına neden olur. Dengeli bir beslenme ve sığır jelatini desteği ile vücut fonksiyonlarının düzgün çalışmasını destekleyen bir besin yelpazesi oluşturulabilir. 
  3. Karaciğer Detoksu; Jelatin şartlı olarak gerekli bir amino asit olarak kabul edilen glisin zengindir. Yani karaciğerdeki toksinlerin yok edilmesine katkıda bulunur. İnsan vücudunda kimyasallara maruz kalmalarından biriken zehirin detoksifikasyonu için glisine ihtiyacı vardır. Yeterince glisin olmayan insanlar karaciğer detoksifikasyonu için çok önemli olan yeterli glutatyon üretemeyecektir. Bu noktada Karaciğer içinde fayda göstermektedir. Böylelikle Jelatinin emilimi serbest radikallerin olumsuz etkilerini engellemeye yardımcı olur. Dahası, kanda biriken aşırı toksik maddelerden kaynaklanan hücresel hasarın önlenmesine de yardımcı olur.
  4. Metabolizma Destekçisi; Jelatinde bulunan glisin bir kas yapıcı olarak iş görür ve metabolizmanın sağlıklı çalışmasını destekler. Bu tür amino asitler karın bölgesinde ki yağlanmayı azaltan insülin  dengesini düzenlemede rol alır. Yağ yakma yeteneğini arttırdığı için karaciğer detoksuna yardımcı olabilir. Jelatin, düşük kalorili içeriği ve yüksek protein seviyeleri nedeniyle kilo verme sürecinde iyi bir tamamlayıcı gıdadır. Bu maddeler kalori alımının dengesiz baskısını yavaşlatır. Ayrıca, fiziksel faaliyet sırasında ortaya çıkan enerji harcamalarını da arttırır.
  5. Güçlü Kemikler için Destek; Kemikler aslında yaşayan yapılardır ve günlük beslenme tercihlerimiz kemik inşası yada kemik bozulmasına neden olur. Jelatin kalsiyum, magnezyum, fosfor, silisyum, kükürt ve sağlıklı bir kemik matrisi oluşturmanıza yardımcı olan iz mineraller içermektedir. Sığır jelatini kolajen bazlı bir besin olarak kemik sağlığı için faydasının olduğu bilinmektedir. Atletler egzersiz yaptıktan sonra ağrılarının hafiflemesi için kolajen supplementleri kullandıkları bilinmektedir. Kolajen besinleri ağrıyı hafifletecek şekilde iş görürler ve eklemlerin sağlıklı kalmasına destek olur.  Asıl önemlisi jelatinin içeriğindeki yükek kolajen sayesinde kemik erimesi ve eklem yangısı gibi eklem ve kemik hastalıkları riskini düşürmeye etki etmektedir.  Aynı zamanda artrit ve osteoartrit gibi hastalıkların riskini de azaltır. Ben daha önce diz sakatlanması geçirmiştim ve son dönemlerde dizimde ağrı vardı 15 gündür Jelatin Tozunu kullanıyorum. Sabahları 1 bardak suyun içine 1 tatlı kaşığı jelatin Tozunu karıştırıp kahvaltıdan 30 dakika önce tüketiyorum. Ve şu ana kadar aldığım sonuç diz ağrım geçmiş durumda. Genel olarak belirtilen tanı;  Boyunda, bacaklarda, belde ve sırttaki ağrıları geçirmesi. Uygulamayı kürler halinde yapmanız tavsiye ediliyor. 1 ay yada 3 aylık kür şeklinde sonra 6 ay ara verip tekrar uygulama yapılması tavsiye ediliyor. Uygulama için mutlaka doktorunuz ile konuşup uygulamanızı tavsiye ederim.
  6. Adrenal Destek;  Vücut aşırı stres altında olduğunda daha fazla mineral ve amino aside gereksinimi vardır. Kemik sıvıları ve jelatindeki beslenme matrisi stres ve kortizol ile başa çıkmamıza yardımcı olan böbrek, böbrek üstü ve mesaneyi gençleştirmeye yardımcı olmaktadır. İnsomnia problemi yaşayan hastalarda sığır jelatini tüketimi fayda sağlayabilir. Yine aynı notaya geleceğiz sığır jelatini vücut için temel besleyici olan glisin içerdiği için, glisinin de daha iyi bir uykuyu desteklediği bilinmektedir. Ayrıca araştırmalar sonucunda sığır jelatininin efektif olarak bunu desteklediği gözlemlenmiştir. Bir tür amino asit olan glisin, kısıtlayıcı bir nörotransmitter madde olarak etki göstermektedir. Bu da anksiyeti ve depresyon tedavisne yardımcı olmaktadır. Stres hormonu seviyesini düşürerek akıl sağlığını desteklemekte rol oynamaktadır. Bu da kişinin keyfini yerine getirmeye yardımcı olan mutluluk hormonlarını arttırır. 
  7. Hormon Dengesini sağlar;  Jelatindeki glisin insülini düzenler ve hipoglisemiyi önlemeye yardımcı olur. Ayrıca glisin, aşırı östrojenin dengelenmesinde de önemli olan glutatyon üretilmesine yardımcı olur. Östrojenin fazlalığı toksik vücut bakım ürünleri, çevre kirliliği, işlenmiş gıdalar bakımından zengin beslenme ve hormonal doğum kontrol yöntemlerinden gelebilir. Östrojen hakimiyeti ise kadın kanserleri için önemli bir risk faktörüdür.
  8. Alerjik Destek;  Jelatin alerjik reaksiyonları ve hassasiyeti hafifletebilir.
  9. Cilt Sağlığını Destekler; Jelatin vücut için önemli olan amino asitlerden oluştuğu ve aynı zamanda yüksek oranda kolajen içerdiğinden cildi iyileştirici etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Jelatin insan vücudunun toplam protein içeriğinin % 25 – % 35’ ini oluşturur. Bu protein içeriği ise cildin elastikiyetini, tonunu ve deri hücrelerinin sürekli yenilenmesi için hayati önem taşımaktadır. Jelatin, cildin gücünü ve sertliğini vermekten sorumlu bağ dokularını oluşturur. 
  10. Anti-aging Desteği;  Ciltteki kolajen 20’ li yaşlardan itibaren azalmaya başlar. 30 yaşından sonra yaşlanma ile mücadelede size yardımcı olması açısından diyetinize daha fazla jelatin eklemek önemli hale gelmektedir. Kolajen içeren cilt kremlerinin kolajenin içten alınması kadar yararlı olacağını söylemek bence çok da mümkün değil. Bu çerçevede kolajen tükenmesine bağlı yaşlanma süreci bu şekilde yavaşlatılabilir. Bu nedenle güzellik uygulamaları için sığır jelatini kullanmak, Kolajen üretimini artırmaya fayda sağlayacak ve daha genç bir cilde sahip olmanızı sağlayabilecektir.  Tüketimi ve topikal olarak kullanımı güneşin ve diğer toksiklerin olumsuz etkilerini en aza indirir. Dolayısıyla, erken yaşta ortaya çıkan kırışıklıkları engeller.  Bunun için ağız yoluyla tüketimin dışında maske uygulaması da yapabilirsiniz. Ben şahsen denemek için bir uygulama gerçekleştirdim.  Bu uygulama sonunda cildimin inanılmaz temizlendiğini ve cildimin yumuşak ve biraz daha gergin olduğunu gözlemledim. Yalnız uygulaması kolay olmasına karşın yüzden soyması biraz daha zahmetli bir uygulama. Yaptığım araştırmalar doğrultusunda kesinlikle süt ile yapılan karışımın daha kolay temizlendiğini gördüm. Bu doğrultuda size kendi uyguladığım tarifi ileticem. Ciltten soyma işlemi biraz zahmetli olduğundan, benimki gibi hassas ciltlerden kızarıklık oluşuyor. Ayrıca herhangi bir alerjik reaksiyon olup olmayacağını anlamanız içinde önce kolunuzun iç kısmında küçük bir bölgede kesinlikle 5-10 dakika denemenizi tavsiye ediyorum.
Maske için Malzeme;
4 Çorba kaşığı Süt, 2 tatlı kaşığı toz Jelatin. ( isteğe bağlı olarak cildinizin daha beyazlamasını istiyorsanız. 1 çay kaşığı karbonat ilave edebilirsiniz.)
Uygulama;
2 tatlı kaşığı jelatine 2 çorba kaşığı sütü ilave ederek iyice karıştırın. Bu işlemi yaparken benmari usulü 2 çorba kaşığı sütü ısıtıp onuda jelatinin içine ilave ederek iyice karıştırın. Daha sonra temizlediğiniz cildiniz bir fırça yardımı ile uygulayın. Yalnız uygulama sırasında kaşlara ve saçınıza gelmemesine dikkat edin, çünkü soyma işlemi yaparken koparabilirsiniz. Uyguladığınız maske yaklaşık 40 dakika da kuruyacaktır. Kuruduktan sonra soyma işlemini gerçekleştirin ve tonik yardımıyla iyice kalıntıları temizleyip gözeneklerin sıkılaşmasını sağlayarak nemlendiricinizi uygulayın. *Haftada 1 kez uygulayabilirsiniz.
 Jelatinde bulunan prolin amino asiti birçok cilt uzman tarafından genç bir görünümü sürdürmek için ek olarak tavsiye edilen çok önemli bir amino asittir. Kolajen kaybı ve bozulması kırışıklıkların gerçek nedenidir. Araştırmalar jelatinde bulunan kolajen sayesinde kırışıklıklarda ve bunun tedavisinde gözle görülür belirtilerini azaltmaya yardımcı olduğunu doğruluyor. Jelatin yeni ve parçalanmış olmayan kolajen üretimini artırabilir. Bu artış ise kırışık derinin görünüm ve sağlığına önemli bir iyileşme sunar. Beslenme yolu ile daha fazla jelatin tüketmek cildin kırışıklıklara daha az eğilimli olmasına yardımcı olur.
  1. Çatlaklara Destek;  Jelatin cildin sıkılığını, elastikiyetini ve fonksiyonunu cilt çatlaklarını engellemeye yardımcı olur. Çatlakları önlemede anahtar bir rol alan kolajen üretimini destekleyerek buna yardımcı olur.
  2. Selülitle Savaş; Selülit beslenme eksikliğinin şiddetlendiği dönemde kollajenin bozulmasından kaynaklanan bir durumdur. Birçok kişi büyük paralar ödeyerek kolajen takviyesi alır, oysa ki bunu bir gıda olarak kemik suyu ve jelatin tozu şeklinde almak çok daha kolay, ucuz ve lezzetlidir.
  3. Dişler, Saç ve Tırnaklara Destek; Jelatin işlenmiş ürünler nedeni ile diyetlerinde eksik kalan minerallerin yerine konulmasında ideal bir seçimdir. Güçlü tırnak, diş ve saç oluşumuna katkıda bulunan kalsiyum, magnezyum ve fosfor bakımından zengindir. 2 haftalık kullanım sürecimde ilk gözüme çarpan tırnaklarımda ki kuvvetlenme oldu. Umarım saçlarımla ilgili de aynı etkiyi gözlemlerim. Saç içinde jelatin maskesi uygulaması yapabilirsiniz. Maske için verdiğim tarifi (karbonat hariç) uygulayabilirsiniz. 
Jelatinin Diğer Faydaları
  • Tip 2 diyabet için faydalı olabilmektedir.
  • Gut hastalığını iyileştirebilmektedir.
  • Kanserli hücrelerin büyümesini yavaşlatabilmektedir. 


Kendi Jelatinini Nasıl Hazırlarsın?
Jelatin çoğu aktardan satın alınabilmektedir veya evde hayvan parçalarından hazırlanabilmektedir.
Herhangi bir hayvandaki parçalar kullanılabilmekte fakat zengin kaynakları; sığır eti, domuz, kuzu, tavuk ve balık etidir.
Eğer kendin hazırlamak istiyorsan, şu şekilde:
  İçindekiler:
  • 5 kg civarında hayvan kemiği ve bağ doku
  • Kemikleri örtecek kadar yeterli su
  • 1 yemek kaşığı tuz
  Yapılışı:
  • Kemikler tencereye koyulur, tuz kullanmak istenirse şimdi eklenmesi gerekmektedir.
  • İçeriğin tamamını kaplayacak kadar su konulmalıdır.
  • Kaynadıktan sonra ısı azaltılmalıdır.
  • Düşük ısıda 48 saat kaynatmaya devam edilmelidir. Pişirmesi süresi uzadıkça elde edilen jelatin de daha fazla olmaktadır.
  • Daha sonra sıvı süzülmeli, soğumaya bırakılarak katılaştırılmalıdır.
  • Yüzeydeki yağlar sıyrılıp atılmalıdır.
Harika bir jelatin kaynağı olan kemik suyunun yapımı da buna benzerdir.
Herhangi bir zarar var mı?
Jelatin zararsızdır. Alerjiye son derece nadiren gelişir.
Bununla birlikte, diyet takviyeleri alırken yan etkiler bazen kendilerini hissettirir. Genelde - karında güçsüzlük, şişme, mide ekşimesi, esneme. Bu hoş olmayan belirtiler özellikle güçlü değildir ve vücuda gerçek zarar vermez.
Diğer uyarılara gelince, bunlar kardiyovasküler hastalıklar ve şiddetli su tuzu metabolizması olan insanlarla ilgilidir.
Jelatin, bir kekik veya ıspanak gibi bir oksalojendir ve aşırı tüketilirse, oksalat taşlarının oluşumunu teşvik eder (oksalik asit tuzları ürolitik ve safra taşıtı).
Aşırı jelatin tüketimi kanın pıhtı olabilirliğini arttırır; bu da zaman zaman kontrendikedir. ateroskleroz  ve eğilim tromboflebit. Jelatinin bir sabitleme etkisi vardır, bu nedenle bağırsak hareketiyle ilgili sorun yaşayan herkes, yemekleri jelatinle kötüye kullanmamalıdır. Bu olumsuz sonuçları hafifletmek için kuru meyve, kuru erik ve kuru kayısıların paralel olarak tüketilmesi tavsiye edilir.
Oksalat tuzu kötü atılır jelatin kullanılarak, bu nedenle böbreklerde tuzlarının çökelmesini kolaylaştırmaktadır.
Jelatin vücutta bir artış sağlar. Ateroskleroz ve kardiyovasküler hastalıklardan muzdarip insanlar, soğuk ve çeşitli jöleler tüketimini sınırlamak en iyisidir.
Jelatin oldukça yüksek kalorili bir üründür. 100 g ürün içinde 355 kcal içerir. Bu, noktada tüketim sağlanırken bu bilgiler dikkate alınmalıdır.
Her zaman söylediğimiz gibi her ürünü tüketirken önce doktorunuza danışmalı ve tavsiye edilen miktarlarda tüketmelisiniz.  Sağlıklı günler dilerim.
Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın…
Arzu BOYACI

2018-06-21

SEÇİM!

SEÇİM!

nezaketi seç

Aklımız erdiğinden beri seçimler yapıyoruz şu hayatta. Çoğu zaman istemeye istemeye, sadece mecbur kaldığımız için. Aslında bıraksa yakamızı hayat, ne yardan geçebiliriz ne serden. Dondurmanın, tostun, sandviçin, kebabın karışığını seçeriz mesela. Birini tercih etmek güzel de diğerinden vazgeçmek durumu koyuyor insana. Keşke bütün seçimler sevdiğimizle sevmediğimiz arasında vereceğimiz karardan ibaret olsa. Ama olmuyor tabii. Sevdiğimiz iki şey arasında tercih yapmak zorunda kalınca başlıyor işin çilesi. De ki daha çok sevdiğini, daha az sevdiğine tercih ediyorsun. Böyleyken de ne olursa olsun arzu ettiğin bir şeyden vazgeçmiş olmuyor musun? Ya da tercih etmediğin, gün be gün daha güzel görünmüyor mu gözüne? 

Yüzlerce hatta binlerce seçim yapıyoruz şu hayatta. Ama bazı seçimler var ki sonucuna bir ömür katlanıyoruz. Hayat dediğin, tercihlerimizin önümüze sunduklarından ibaret değil mi zaten? Üniversiteye girmeden önce bölüm seçiyoruz mesela. Bu az iş midir? 17 yaşında, yaptığımız tercihle hayatımızın kalan kısmında gideceğimiz yolu çiziyoruz. Her zaman bir çıkış yolu muhakkak var ama kolay mı? Sonra iş seçiyoruz. Ömrümüzün en güzel zamanlarının büyük bölümünü geçireceğimiz işi yani. Bizim seçmemiz yetmiyor tabii. İşverenin de bizi seçmesi gerekiyor. Çoğu zaman mutsuz oluyoruz. İşinden memnun ne kadar insan var ki? Ekonomik durumu biraz toparladıktan sonra kalkıp eş seçiyoruz kendimize. O da bizi seçerse tutup evleniyoruz. Evlilik dile kolay ama bir insanın hayatında alacağı en büyük kararlardan biri. Hayatının kalanını birisiyle geçirmek için bir seçim yapmak ne kadar kolay olabilir ki? Öyle olsa bu kadar mutsuz evlilik, bu kadar boşanma olmazdı zaten.
Bazen geçeceğimiz, bazen de yıkacağımız köprüler çıkıyor karşımıza. Bazen yıkmamız gereken köprüden geçiyoruz mesela, bazense geçmemiz gereken köprüyü yıkıyoruz. Hiçbiri hayatın sonu değil evet. Hatta hayatımızın ta kendisi. Seçim kolay iş değil. Sonu muamma, geleceği sisli konular bir yana dursun, gün gibi apaçık önümüzde duran konularda bile ne hatalı seçimler yapıyoruz. Bazen kolay diye, bazen sırf bugünün işini yarına bırakmak için, bazen zoru sevdiğimizden, bazen güce taptığımızdan, bazen üzülmekten zevk aldığımızın farkında olmadan, bazen genetik mirasımızın anlamsız baskısıyla, bazen arkadaş çevremizin dayatmasıyla, bazen toplumsal normlara uymak için, bazen ahlaklı olmak için, bazen isyankar durmak için, bazen seve seve, bazen bile bile, bazen olduğumuz yerde kalmamak için, bazen bir adım bile atmamak için...

Aslında mutluluk, seçimlerimizin sonuçlarıyla yaşamayı bilmekten geçer. Yani uzun süreli bir pişmanlıktansa, başımıza gelenleri gülümseyerek kucaklamaktan bahsediyorum. Bizi, bugün olduğumuz insana dönüştüren hayattaki seçimlerimiz. Ne olursa olsun asla kaybetmeyelim umudumuzu. Çünkü hayat her zaman yeni seçim imkanları sunuyor önümüze. Geçtiğimiz yollardan tekrar da geçebiliriz, aldırmayalım. Bu kez yeni bir tat alırız belli mi olur? Daha önce dikkatimizi çekmeyen bir ağacı görürüz bu sefer belki. Ya da güneş bu kez daha çok güler yüzümüze. Bu kadar düşünecek bir şey yok sanırım. Ne seçersek seçelim çıkıyor bir yerlerden yaşamanın tadı. Ama yine de mümkünse güzelliği, doğruluğu, iyiliği, inceliği, saygıyı, sevgiyi, barışı seçelim.
Gökhan Dağıstanlı

2018-06-11

Parayla oyun olur

Parayla oyun olur


Tasarruf konusunu daha önce Mahmut’ta ayrıntısıyla incelemiştik. Evet, uzun süreli, kafa yormalı, kendini keşfetmeli bir süreç aslında; ama kısa vadede de bir şeyler yapabiliriz. Bunu yaparken de bir şeyler başarmış gibi hissedebilir, içimizdeki çocuğa ufak oyunlar oynatabilir, ne bileyim işte, eğlenirken biriktirebiliriz. Belki. Amacımız bu.
Bu işin en zevkli yöntemi, belli bir süre için kendine para biriktirme / harcamama sınırları koymak, bunu da oyun olarak yapmak. Yabancıların “challenge” dediği mereti biz oyun ilan ettik. Örneklerle açıklıyor, zihninizi bir süre kur takibinden uzaklaştırmayı umuyoruz.
Para biriktirme oyunları
Bu oyunlar günlük, haftalık veya aylık olabiliyor. Meraklısı internetlerde (özellikle pinterest) onlarca örnek bulabilir. Birkaç popüler oyun aşağıda:
  1. 52 haftada 1,378 lira: yılın ilk haftası 1 lira, ikincisi haftası 2 lira, üçüncü haftası 3 lira… şeklinde bir yıl boyunca her hafta kumbaranıza para koymak.
  2. 52 haftada 689 lira: üsttekinin benzeri; ama bu light versiyonda ayırdığınız miktarı 50 kuruş artırarak ilerliyorsunuz; 50 kuruş-1 lira-1,5 lira… şeklinde.
  3. 30 günde 465 lira: Aynı işlemi bu sefer günlük yapıyorsunuz; ayın ilk günü 1lira, ikinci günü 2 lira, üçüncü günü 3… şeklinde tatlı tatlı birikiyor. Tabii ayın başında 1 lira atıp sonunda 20*30 lira atmak zor olabilir; onun için bunu ilk gün 30, ikinci gün 29… şeklinde tersten de yapabilirsiniz.
  4. 12 ayda 1,050 lira: ilk ay 25 lira, ikinci ay 50lira, üçüncü ay 75… şeklinde hazirana kadar (150) artırıyorsunuz. Sonra temmuzdan itibaren 150-100-75… şeklinde azaltarak yılı bitiriyorsunuz. Vergi dilimleri gerçeğiyle dost bir oyun.
  5. Her gün bozukluk: Özellikle ailelere uygun, bir nevi “aç kapıyı bezirganbaşı” oyunu. Eve giren herkes en az 1 lira olmak şartıyla bir kumbaraya cebindeki bozuklukları veya en küçük kağıt parayı atıyor. Hafta sonları için cumadan 5 lira atabilirsiniz.  Net bir toplama çıkmıyor; ama maksat birbirini denetlemek. Süresi size kalmış; ama çocuklar anca 1 ay dayanır gibi geliyor bana.
Para harcamama oyunları
doğru harcama yapmak

Bu oyunlar öncesi kendinize sanal/ gerçek bir kumbara oluşturmak güzel olabilir. Tek başınıza iradenizi sınayabilir veya arkadaşlarınızla yapıp birbirinizi denetleyebilirsiniz. Ben seçenekleri listeliyorum, kendi harcama zaafınıza uygun olanı seçin. Kolaydan başlamayın, tabii ki. Mızıkçıları sevmeyiz.
  1. Kozmetik/ Giysi alışverişi: hiçbir şey almamak – makyaj pamuğu, aseton filan da dahil. Aklınıza geldiği an almadığınız her şeyin miktarını hoop kumbaraya. Elbette kronik alışverişi sorunu olanlar için. Bunun devamında “indirim sezonunda hiçbir şey almamak / promosyonlu ürün almamak” filan da yapılabilir. Bakalım tam fiyatı ödeyince de alıyor musunuz, yoksa sizinki indirim FOMO’su mu?
  2. Hafta içi dışarda(n) yemek: Buna ofis öğle yemekleri, sabah simitleri, akşam yemeksepeti siparişleri, her şey dahil. Evet efendim, yemeksepeti dedim, ben ne dediğimi biliyorum. Harcamadığınız her şeyi yine kumbaraya.
  3.  Hafta sonu dışarda yemek: Bunu bir öncekinden ayırdım, çünkü ilki genellikle tembellikten yapılıyor, buysa tamamen eğlence amaçlı. Bu oyunumuzda uslu uslu yemeğimizi evde halledip arkadaşlarla öyle sosyalleşiyoruz. Paramız kumbaramızda kalıyor.
  4. Kahve-çay-abur cubur: evet ofiste tek bi zevkiniz var ama 1 ay eksik olsa aramazsınız. O üç beş on liraları hoop kumbaraya alıyoruz.
  5. Taksi: İstanbullulardan deneyen çıktı mı bilmiyorum, 1 ay beceren varsa tebrik ederim. taksi kullanmadığınız mesafelerin tutarını bitaksiden filan bakıp hoop kumbaraya. Arabası olanlar da bunu benzine üzerinden yapabilir; kullanımı yarıya indirmek, hafta içi hiç kullanmamak gibi.
  6. İçki: akşam yemeğinize bir kadeh şarap, konserinize buzlu bir cin tonik, futbol maçınıza bir şişe bira eşlik etmesin mi? etsin tabii; ama sonra. Bu oyunda ya sıfırlıyorsunuz (Ramazan vakti gayet kolay da olabilir bu) ya da sınırlıyorsunuz (her seferde tek bir kadeh, gibi). bildiniz, parası kumbaraya.
  7. Kitap, ekitap, bilgisayar oyunu, app, albüm vs: damlaya damlaya biriken, alışverişi sırasında çok anlamlı gelen, almaya bahane bulduğunuz her şey. hoop kumbara. Buna ücretli konser, sergi vb etkinlikleri de ekleyebilirsiniz.
  8. Sıfır harcama günleri: haftada birkaç gün, toplu ulaşım dahil tek kuruş harcamadığınız günler yapmak. Bunu evden çıkmadan da becerebilirsiniz tabii; ama amacımız o değil.
  9. Oyuncak: çocuğu veya evcil hayvanı olanlar bundan şikayet edebiliyor. Plastik şişe kapağıyla oynasınlar efendim, siz kendi orucunuza bakın bi süre.
  10. Reyon yasağı: Bir süpermarkette en belalınız olan reyonu (kimi için peynir, kimi için bisküvi) bir ay boyunca unutmak. Bunu mağaza olarak da düşünebilirsiniz; kimine iddiaa bayii, kimine Gratis. Yasak, evet. Semtine uğramayacaksınız.
  11. Login yasağı: Online alışverişçiler, sizi de unutmadım. 1 ay süreyle, online (veya mobil) alışverişi yasağı. bunu yapabilmek için her yerden logout olmak, kart detaylarınızı vs silmek ve bildiniz, bir ay boyunca login olmamak. O tek tıkla alışveriş komforunuzu bitiriciiz. Getir, kapgel vb uygulamalar da dahil, mızıkçılık yok.
***
Bu oyunlar tamamen iradeyle ilgili ve kendini bazı ezberlenmiş alışkanlıklardan mahrum bırakmayı gerektiriyor. Kolay gibi gelse de, özellikle günlük olanlar bir yerde birkaç kez bozulabiliyor. O yüzden, cezadan çok ödül mekanizmasına odaklanmak iyi geliyor bence. Mesela, bir kere bozunca tamamen vazgeçmek (ve kendini paralamak) yerine, bir takvimde her başarılı gününüzü işaretleyebilirsiniz. Sonra, başarılı gün sayısı kadar lirayı da aynı kumbaraya ekleyebilirsiniz. Maksat motivasyon. Yine pinterestte filan böyle trackerlar var.
Bu işleri arkadaşlarla yapmanın güzelliği de birlikte yemek pişirme, öğle yemeklerini dönüşümlü getirme vb çözümler bulmak. Her ay başka bir yasağı deneyip 12 aylık kombo da yapabilirsiniz, azminize kalmış.
Kumbaraya attığımız paralarla ne mi yapıyoruz? Öncelikle bi güzel sayıyoruz. “bu para nerelere gidecekti de gitmedi” diye seviniyoruz. Eğer tatil vb kısa vadeli planlarınız varsa ona harcanabilir, elbette. Yoksa, doğruca borç ödemeye veya tasarruf hesabına. Onca zamanı biriken para anında harcansın diye geçirmediniz.
Gördüğünüz üzere, parayla oyun oluyor, sonuçları da gayet güzel olabiliyor. Benzer önerisi olanları yorumlara bekliyorum, bu listeyi daha da büyütebiliriz bence. Güç sizinle olsun Mahmutters.

2018-05-20

Dolar Neden Yükselir Neden Düşer?

Dolar Neden Yükselir Neden Düşer?

dolar neden yükselir

Son zamanlarda doların neden yükseldiğine ilişkin bir yazı: Anneye anlatır gibi…
Kısa bir tanımla adına dolar dediğimiz Amerikan parası, ABD merkez bankası (FED) tarafından basılan bir ödeme aracı. Dünyada ne kadar dolar olacağına FED karar verir. Nasıl bizim merkez bankamızın belirli hedefleri ve misyonları varsa (fiyat istikrarı en önceliklisi) FED’in de kendi öncelikleri ve tutturmak istedikleri hedefler var.
FED, kriz zamanlarında piyasayı canlandırmak, işsizliği azaltmak ve büyümeyi sağlamak için bir karar aldı ve piyasaya; “alın size bol bol dolar” dedi. Ama bu paranın faize gitmesini de engellemek istedi ve bu parayı faize koymayın diyerek faizleri de düşürdü (0 ila 0.25 aralığına). Gidin bu parayı harcayın, yatırım yapın, paradan para kazanın, vs. dedi. Bunları yaparken de hem büyürüz hem de bu dolarlarla yapılan yatırımlar büyük istihdam olanağı sağlayacak bu sayede de işsizlik azalacak gibi bir plan yaptı. Dolayısıyla, yıllarca piyasaya ucuzdan bol miktarda dolar saldı.
Peki, bu dolarlar nereye gitti? Altına gitti, kendi iç piyasasına gitti, başka ülkelere gitti, başka ülkelerin borsalarına girdi, vs. Bu başka ülkeler kimlerdi? Yabancı yatırımcıya ihtiyaç duyan ülkeler, gelişmekte olan ülkeler, yani kısacası Türkiye gibi ülkeler. Haliyle bu para tabiri caiz ise yağdı Türkiye’ye. Oh mis gibi ucuzdan dolar. Yabancı elinde dolarla geldi Türkiye’ye, bozdurdu dolarını, TL ile borsaya girdi, TL’den faize koydu vesaire vesaire.
Peki yıllarca süren bu dolar sağanağında bizim ne yapmamız gerekiyordu ve ne yaptık?
Biz bu likiditeyi bulduğumuzda, dolar yağmurunun altında kaldığımızda yapmamız gereken şey; yapısal bir takım iyileştirmeler, uzun vadede bize para kazandıracak teknolojik gelişmeler ve “know-how” barındıran yatırımlardı. Böylece piyasada para kalmayınca, dolar yağmuru kesilince ürettiğimiz bu katma değerli ürünleri satabilir, ülkeyi büyütebilir ve orta gelir tuzağından sıyrılabilirdik. Eğitime, bilime, teknolojiye, bilişime, vs. yatırım yapmış olsaydık, bir Güney Kore gibi teknoloji üreten firmalarımız, bir Hindistan gibi uzay araştırmaları gerçekleştirecek bilimsel altyapımız falan olabilirdi.
Peki biz eğitimi imam hatip açmaktan, bilimi TÜBİTAK’ın başına hayvanat bahçesi müdürleri atamaktan ibaret zannedip, eğitim alanında iyileştirmeler, bilimsel çalışmalar, teknolojik yatırımlar yapmak yerine ne yaptık? Ev yaptık, gökdelen diktik, AVM yaptık, rezidans inşa ettik, vs. Kısacası deli gibi harcadık. Dolarları gömdük inşaata, gömdük lüks araçlara, gömdük başkasının akıllı telefonlarına, tabletlerine. Yahu bu ucuz likiditenin bir sonu olabilir diye düşünmedik hiç… Yani geleceği göremedik, anı en pis haliyle yaşadık. Tüketim toplumu ne demektir iliklerimize kadar hissettik.
Yıllar geçti ve 2013’e geldik. FED yeni bir açıklama yaptı ve dedi ki; “artık ucuz para devri bitti. İyi kötü yıllarca saçtığım paralarla ekonomim biraz düzeldi. Artık daha fazla para saçarsam bu sefer balonlar oluşur. Doları hak ettiği seviyeye yükselteceğim, faizleri artıracağım” yani bu sayede yine tasarruf oranları artsın istedi.
Bu kararı neden aldı?
Çünkü 1) Balonlar oluşabilirdi engellemek istiyordu 2) Tasarruf oranları artmalı sermaye toparlanmalıydı. 3) FED’in bilançosu trilyonlarca dolar oldu bunun bir sonu olmalıydı…
Sonuç olarak Gezi eylemlerinin hemen öncesinde, “tahvil alım programı” adı verilen ucuz para saçma politikasını durduracağını açıkladı. Bu bizim için ilk şok oldu. İnsanlar bu karara hemen tepki verdiler ve dolar yükselmeye başladı. Bu duruma hemen müdahale edemedi bizim merkez bankamız. Sonrasındaki süreçte siyasi gerginliklerle beraber beklentiler o kadar değişti ki dolar 2 liranın üzerini gördü. Bizim merkez bankası da el mahkum doları düşürmek için faizleri 4-5 puan artırmak zorunda kaldı.
Aslında faiz kötü, ürkütücü bir şey değildir. Ayarında, enflasyona uyumlu bir faiz iyidir. Çünkü sermaye toplanır, toplanan sermaye ile yatırım yapılabilir. Faiz bu açıdan iyidir, ama olmaması gereken ve mecburiyetten, istemeden yaptığın faiz artırımı kötü bir durumdur, çünkü faiz yüksek olursa insanlar borç almak istemezler. Borç almayınca da yatırım yapmazlar. Yatırım yapmazlarsa her sene iş gücüne katılan insanlar işsiz kalır. Ya da mesela ev, araç, vs. satın almamaya başlarlar. Eldeki evler, rezidanslar, AVM dükkanları, vs. elde patlar. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın şu günlerde “faiz indir” diye kendini parçalamasının, işi merkez bankası başkanını hainlikle suçlamaya kadar vardırmasının sebebi kabaca budur.
Sonuç olarak, FED  en sonunda bu faizleri, yukarıda anlattığım sebeplerden ötürü, artıracağını ifade etti. Bu durumda neler oluyor bak:
-Yıllarca ucuz dolara alışmış ekonomiden yabancı elini çekmeye başlıyor. Yani yabancı diyor ki, “benim güvenilir merkez bankam da artık bana faiz vermeye başlayacak. Türkiye’de ne işim var artık benim?” Giderken haliyle beraberinde getirdiği dolarlarını da alıyor ve içeride dolar azalıyor.
-Eğer teknolojik gelişmeler yapmış olsaydık, “know-how” değeri olan ürünlerimiz olsaydı, vs. onları dışarı satar yine dolar bulurduk, ama biz doların bol olduğu zamanlarda o parayla ev yaptık, AVM yaptık, rezidans yaptık. Eğitime, teknolojiye, bilime, istihdama para yatırmadık. Şimdi şehirlerin en dışına yaptığımız güya ultra lüks betonları kimse almak istemiyor. Güney Kore gibi akıllı telefon, tablet, vb. bir şey üretebilseydik onları satar yolumuzu bulurduk ama şimdi “Penisium tower kulelerinden” evleri kim alsın, ne yapsın?
-Bu dönemde yaşanan bolluğu, sıcak para akışını, ekonominin bu sayede dirilmesini, bu sahte zenginliği hükümet hep kendinden bildi veya öyle bilinmesini istedi. Benim süper yeteneklerim ekonomiyi uçurdu zannetti ve halkımız da maalesef bunu yedi. Yaşadığı sahte zenginliği hep hükümetin bir başarısı olarak algıladı. Şimdi işler değişince de şaşırıp kaldı.
Ve son olarak diğer başka sebeplerde var elbette…
Petrolün yükselişiyle Türkiye’ye giren ve düşüşüyle Türkiye’den çıkan bir Arap sermayesi mevcut. Buna bir de yolsuzluğun yarattığı olumsuz etkiyi de ekleyebiliriz. Yolsuzluk iddiaları bile güveni sarsıp doların yükselmesine yol açıyor. Bütün bunlara şeffaf olmayışımız, ekonomik özgürlüklerde geldiğimiz nokta, vs. gibi sosyopolitik riskleri de ekleyebiliriz. Maalesef daha kötü günler bizi bekliyor.