Uzun binalar, kalabalık boşluklar, doldurulamayan yarınlar.
Neden bu kadar eksiğiz? Gelecek kaygımız her an artarken elimize her aldığımız
heves üç gün sonra sönerken, hepimizin unuttuğu bir şey yok mu?
Bence var. Unuttuğumuz şey bizim çoktan doyduğumuz.
Pazarlama ve reklam sektörü bizi hep ‘’daha fazlasını iste’’ durumuna
güncellerken, yanımızdan geçip giden gözlere, azla yetinecek kadar az’ı bile
bulamayan ellere el olduğumuz.
Hep söylerim ‘’Yanınızdaki kötülüğe göz yumarsanız belki
size o an zarar vermez ama sizin kapınızdan çıkıp benim kapıma girer,, bir gün
benim kapımdan çıkıp sizi bulacağı gibi..’’ Yani, bu günahlar, bu veballer
oturduğu koltukta rahatsız edilmezse kendini hep doğruyu yapıyor sanır.
‘’Aman tadımız kaçmasın Ali Rıza Bey’’ modundan, biraz rahat
bozarak ve biraz rahatımızı bozarak, korkmayarak ve içimizdeki çocuğun sesini
biraz daha açarak bir adım atsak bunların hepsi bitecek.
O iyi insanlar iyi atlara binip gitmedi.. Onlar orada,
burada ve içimizde. Bu yıl ne yaparsanız yapın, kendinize sosyal bir sorumluluk
alın. Bu yerde gördüğünüz çöpü alıp atmak bile olur. Küçücük adımlarla yarının
nasıl değiştiğine inanamayacaksınız.
Bu konu ile ilgili bir hikayeyle yazımı tamamlıyorum.
Aşağıda linkini verdiğim videoyuda izlerseniz ne harika olur.
Yaşlı Kızılderili reis
kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki
köpeği izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz diğeri siyahtı ve on iki yaşındaki
çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde duruyorlardı. Dedesinin
sürekli göz önünde tuttuğu iki iri köpekti bunlar. Çocuk, kulübeyi korumak için
biri yeterli gözükürken niye ötekinin de olduğunu, hem niye renklerinin illede
siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık.O merakla sordu dedesine;
-Dede
bu iki köpeği niye hep kulübenin önünde tutuyorsun? Hem de niye biri siyah
diğeri beyaz?
Yaşlı
reis, bilgece gülümsedi ve torununun sırtını sıvazladı ve:
-Onlar
benim için iki simgedir.
Çocuk
:
-Neyin
simgesi?
-İyilik
ile kötülüğün simgesi. Aynen gördüğün şu iki köpek gibi, iyilik ve kötülük
durmadan içimizde mücadele eder.Onları seyrettikçe ben hep bunları düşünürüm.
Çocuk,
sözün burasında, mücadele varsa, kazananı da olmalı diye düşündü ve her çocuğa
has bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:
-Peki
hangisi kazanır bu mücadeleyi?
Bilge
reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa :
-Hangisi
mi evlat? Ben hangisini daha çok beslersem o kazanır!