Unutmadan Söylemeliyim: Beslenme
Beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Beslenme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2021-01-16

Besin Mayası Nedir?

Besin Mayası Nedir?







Besin Mayası Nedir?


Vegan diyetlerinin vazgeçilmezi olan besin mayası son dönemlerde oldukça popüler bir besin haline geldi.
Mutlaka siz de besin mayasına aşinasınızdır ama ben size biraz daha detaylı bilgi aktarmak istiyorum.
Besin mayası veya diğer adı ile beslenme mayası, ‘Saccharomyces cerevisiae’ olarak bilinen maya türünün inaktif halidir.


Eski çağlardan beri ekmek yapımında da kullanılan en önemli maya türüdür.
Yetişmek için vitaminler, karbon, fosfat, biotin ve çeşitli minerallere ihtiyaç duymaktadır.
O yüzden vitamin ve mineral bakımından zengin şeker kaynakları üzerinden (pekmez)
yetiştirilir.
Mayanın çoğalmasını sağlamak için alkolik üretim yerine oksijen sağlanarak aerobik
(oksijenli solunum) koşulları oluşturulur.
Çapraz bulaşmayı engellemek ve kaliteli bir ürün elde edebilmek için üretim tamamen
kontrollü bir ortamda gerçekleşir.

Büyüme süresinin sonunda, inaktif hale getirilmek için pastörize işlemden geçer ve kurutulur.
Isı ile etkisiz hale getirilen maya artık yüksek miktarda
B kompleks vitaminleri, mineraller ve gerekli elementleri içeren bir besine dönüşmüştür.
Maya aktif halde olmadığı için insan tüketimine uygundur.


Besin mayasının tadı tuzludur ve peynire benzer.
Tadı net bir şekilde tanımlanamayan ve ‘umami’ olarak isimlendirilen grupta bulunmaktadır.
Toz halinde ve granül halinde satılmaktadır.
Besin mayası zengin vitamin, mineral, aminoasit ve antioksidan kaynağıdır.
Her çeşit beslenme tarzına sahip insanlar tarafından tercih edilebilir ve kullanılabilir.
Özellikle B vitamini ve ‘esansiyel aminoasit’ denilen dışarıdan almak zorunda
olduğumuz aminoasitleri içermektedir.


Besin mayası B vitaminlerinden (B1, B2, B3, B5, B6, B12)
özellikle B6 ve B12’den zengindir.
Bu vitaminlerden B12 vitamini yalnızca hayvansal kaynaklarda bulunur.
Bu vitaminlerin eksikliği sonucunda kan hücrelerinin oluşumunda azalma
ve sinir sistemi rahatsızlıkları gibi ciddi sağlık sorunları görülebilir.


Besin mayası antioksidan özelliğe sahiptir. İçeriğindeki güçlü antioksidanlar sayesinde
ağır metallerin ve serbest radikallerin sebep olduğu hasarlara karşı vücudu koruyor
ve toksinlerden uzaklaştırıyor.
Ayrıca besin mayası içeriğinde bir tür karbonhidrat olan beta glukan bulundurur.
Beta glukan ile ilgili yapılan çalışmalarda, beta glukanın kalp sağlığını koruma,
kan şekerini düzenleme, kolestrol seviyelerini düşürme ve bağışıklık sisteminin
güçlenmesine katkı sağladıkları bildirilmiştir.
Yüksek oranda protein, lif, çinko, folik asit içerir. Biotin kaynağıdır.
Katkı maddesi içermez, gluten içermez, ilave şeker içermez.


Besin mayası doğrudan besin olarak veya besin içeriğini zenginleştirmek için
ek olarak da kullanılabilir. Peynirimsi bir tada sahiptir.
Bir servis miktarı 1 yemek kaşığıdır (5 gram).
Makarnalara, çorbalara, salatalara, sıcak yemeklere, patlamış mısır gibi atıştırmalıklara
ya da çeşitli tariflere eklenerek peynirimsi bir tat elde edilebilir.


Besin Değerleri;

1 yemek kaşığı (9g) besin mayası şunları içerir;

  • Kalori: 34 kcal
  • Yağ: 0 gram
  • Sodyum: 25 mg
  • Karbonhidratlar: 3 gram
  • Lif: 2 gram
  • Protein: 5g


Unutmayalım ki tam besin değerleri markalar arasında değişiklik gösterir,
bu nedenle ihtiyaçlarınızı karşılayan çeşitliliği bulmak için daima etiketleri okuyun.


ÖNEMLİ NOT: Maya, fırınlanmış ürünler ve ekmekler başta olmak üzere birçok
gıdada bulunur.

Beslenme mayası çoğu insan için güvenli olmakla birlikte, mayaya alerjisi olanların
tüketmemeleri gerekir. Mutlaka tüketmeden önce doktorunuza danışınız...!


Besin Mayası için makarna tarifini de buraya bırakıyorum..


Porsiyon: Altı ila sekiz porsiyon arası
Pişirme süresi: 20 dakika
Hazırlık süresi: beş dakika
Malzemeler;

  • 1 su bardağı besin mayası
  • 1/3 bardak zeytinyağı
  • 1/2 su bardağı beyaz veya buğday unu
  • (Eğer glutensiz makarna yapıyorsanız karabuğday unu)
  • 1 yemek kaşığı tuz
  • 1 çorba kaşığı sarımsak tozu
  • 3 su bardağı soya sütü
  • 1 paket makarna


Yapılışı;
Kaynamış suya makarnayı ilave edin ve pişirip, süzün.
Ayrı bir sos tavasında zeytinyağı'nı ve unu hızlıca karıştırın.
Soya sütü, tuz ve sarımsak tozunu eklerken karıştırmaya devam edin.
Karışım kalınlaşana ve yuvarlanıncaya kadar pişirin. Ve karıştırmaya devam edin, ardından
besin mayasını ekleyin. Sonra ocaktan alın.Makarna üzerine "peynir" sosu dökün.
Karıştırın ve servis yapın.


Afiyet Olsun...


Sosa biraz daha lezzet katmak için, soya sosu veya hardal veya karabiber ekleyebilirsiniz.
Daha kalın bir sos için daha fazla un, daha ince bir sos için daha fazla su ekleyin.
Bu sosun buzdolabı ömrü ne yazık ki yok, bu yüzden aynı gün kullanmanız önerilir.


Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın
Arzu BOYACI
@muhendishanimingozunden

2021-01-13

Ağız Kokuları İçin Gargara

Ağız Kokuları İçin Gargara


doğal gargara

Ağız Kokuları İçin Gargara


Evet arkadaşlar öğrendiğim bilgileri sizlerle paylaşmaya devam. Bazen ağızdaki kötü bakterilerden dolayı ağız kokusu sorunu yaşayabilirsiniz. Bunu önlemenin çok basit bir formülünü paylaşıyorum sizlerle ...😊 


Malzemeler;

  • 1 Bardak Su
  • 1 TK Karanfil
  • Yarım Demet Maydanoz
  • Yarım Limon
  • 2 Damla Nane Yağı

Yapılışı;

Karanfil ve suyu bir tencereye alın ve kaynatın. Kaynadıktan 5 dakika sonra ocaktan indirebilirsiniz. Karanfilli suyunuz soğuduktan sonra, bir demet maydanozu blender'a koyun ve üzerine Karanfilli suyunuzu karanfiller ile birlikte ilave edin ve hepsini blender'da çekin. Daha sonra posası'nı ayırmak için bir süzgeç kullanarak suyunu bir şişeye yada bardağa süzün. İçine sıktığınız yarım limon suyunu ilave edip karıştırın.  

Her gün gargara yapacağınız küçük bir shot bardağına iki damla nane yağını damlatıp üzerine karşımı ilave ederek 10 sn. dilinizin de altına gelecek şekilde gargara yapın. 

Önemli Not:
Bu karışımı 1 hafta boyunca buzdolabında muhafaza edebilirsiniz. Nane yağını ilave etmek sizin tercihinizdir. Ama nane yağı olduğunda daha çabuk etki ettiğini belirtmekte fayda var.

Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın
@muhendishanimingozunden 

2020-12-23

BAMYA ÇİÇEĞİ

BAMYA ÇİÇEĞİ


bamya çiçeği
            

BAMYA ÇİÇEĞİ

Merhaba Arkadaşlar
Yine bizim için çok faydalı olacak bir bilgi ile karşınızdayım. 

Bamya çiçeği; 

Bamya bitkisinin ucunda oluşan ve  hastalıkların giderilmesine kullanılan vitamin ve mineral açısından oldukça zengin ve mucizevi bir bitkidir. Bamya çiçeği başta Ege ve Marmara olmak üzere Tokat, Amasya, Balıkesir ve daha birçok şehrimizde yetişmektedir.  Bunların en çok bilinenleri ise sultani bamya ile akköy ve kabaklı bamyalarıdır. Bamya çiçeğinin bir çok faydası bulunmaktadır. Öyle ki bu çiçeği asıl değerli kılan şey tabi ki bu çiçeğin insan vücuduna sağladığı faydalardır.

Bamya çiçeğini birçok yerde rahatlıkla bulabilirsiniz. Bu bitkiyi kuru bir şekilde bulacaksınız. Bu şekilde çay yaparak tüketildiğinde vücuda birçok fayda sağlayarak etkilerini sizler üzerinde gösterecektir. Tıbbi olarak bile bazı doktorlar hastalarına bu çiçeği tüketmesini önermektedir. Bu nedenle birçok insan bu çiçeği bolca çay olarak tüketmektedir.

Bamya çiçeğinin faydalarından bahsedersek bu çiçek düzenli olarak her sabah çayı yapılarak içilirse birçok hastalığın tedavisi olabilir. Bamya çiçeği ister yaş olarak tüketilsin ister kuru olarak tüketilsin vücuda birçok fayda sağlayarak kişilerin sorunlarında aynı etkileri göstererek sizleri şaşırtacaktır. Bu nedenle her ne şekilde olursa olsun bu bitkiyi bolca tüketmeniz sizin yararınıza olacaktır.  Fakat söylenenlere göre bamya çiçeği, kuru olarak tüketildiğinde çok daha faydalı olduğu düşünülmektedir.  Bu yine de sizin kişisel tercihinizdir.

Bamya Çiçeğinin Faydalarından Bahsedecek Olursak;

  • Vücudumuzun kan şekerini ve yüksek tansiyonu dengelemesinde yardımcı olur.
  • İçerisinde bulundurduğu vitamin ve mineraller sayesinde vücudumuzu dışarıdan hastalıklardan korur ve güçlendirir.
  • İdrar yollarında meydana gelen iltihaba, mide ve bağırsak gazlarına karşı kullanılabilir.
  • Ayrıca iyi huylu kolesterolün yükseltilmesinde yardımcı olabilmektedir.
  • Şeker hastalığı bulunan insanlar için doğal insülin etkisi göstermektedir.
  • Kanın temizlenmesinde de yardımcı olur.
  • Kanı sulandırma özelliğine sahiptir.
  • Vücudumuzda oluşan harici ur ya da çıbanların tedavisinde iyileştirici özelliği vardır.
  • Bamya çiçeği Demir içierir bu nedenle Kan yapıcıdır.
  • Balgam söktürücüdür. Akciğerleri temizleyerek rahat nefes alış verişi sağlar. Öksürüğe iyi gelir.
  • Antioksidan özelliği ile karaciğer hastalıklarını tedavisinde kullanılır.
  • Ben yaz aylarında çıkan taze bamyanın çiçeklerini toplayarak kurutuyorum ve bir kış boyunca tüketiyorum. Allerjim den dolayı öksürük probleminde faydasını gördüğümü söyleyebilirim. Denemek de fayda var derim.

Önemli Not: Bamya alerjen bir bitki olduğu için, Kişilerin  Bamya çiçeğine alerjisi olabilme ihtimaline karşın tüketmeden önce mutlaka doktoruna başvurması gereklidir....!!

Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın
Arzu BOYACI
@muhendishanimingozunden

2019-08-22

Jelatin Mucizesi

Jelatin Mucizesi

jelatin tozu

Uzun bir aradan sonra yeni makalem ile yine karşınızdayım. Son dönemin popüler konusu olan KOLAJEN sanırım herkesin merakla araştırdığı bir konu. Bu popüler ürün  eczanelerde oldukça pahalı fiyatlarla raflarda yerini aldı. Sağladığı faydalar ise göz ardı edilemez durumda. Ama tabi bunu doğal ve daha uygun fiyatlarla temin edebileceğimiz bir ürün daha mevcut buda JELATİN TOZU. Jelatin tozu son zamanlarda vücutta kolajen üretimini desteklediği, eklem rahatsızlıkları ve cilt elastikiyetine iyi geldiği gerekçesiyle gıda takviyesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ben de sizlere kısaca bu takviyenin ne olduğundan ve faydalarından bahsedeyim.
JELATİN  NEDİR?
Esasında jelatin memeli canlıların dokularında, özellikle kas ve kemiklerin bağlantı bölgelerinde yani bağ dokularında bulunan kollajen doku dan çıkarılan suda çözünen bir protein türüdür. Kollajen doku suda kaynatıldığında jelatine dönüşür. Suda çözünen kollajen doku soğutulduğunda jel haline gelir. Yarı şeffaf bir yapısı vardır, tek başına bir tada sahip değildir ve kolay kırılır. Jelatin yoğun olarak sığır ve domuzda bulunan dokulardan üretilir. Bu noktada Türkiye’de Sığır jelatini kullanılmaktadır.
100 gram jelatin için:
- 87.2 g protein; 
  - 10 g su; 
  1.7 g küldür; 
  - 0,7 g karbonhidrat; 
  0.7 g nişasta; 
  - 0.4 g yağ; 
  -700 mg kalsiyum; 
  - 300 mg fosfor; 
  - 80 mg magnezyum; 
  - 11 mg sodyum; 
  - 1.2 mg potasyum; 
  - 2000 mcg demir. 
  Ürünün kalori içeriği 355 kcal'dir.

Jelatin Üretiminin İki Ana Yöntemi Vardır.
Bunlardan ilki üretilecek jelatin için sığır postlarına asidik işlem uygulanmasıdır. İkinci bir yöntem ise boynuz ve kemiklere alkali işlem uygulanmasıdır.
Jelatinin şekil alma yeteneği oldukça güçlüdür. Hazmı kolay bir maddedir ve suda çözündüğü için kullanımı oldukça kolaydır. Yaprak jelatin ve toz jelatin olmak üzere iki türü bulunur.
Jelatin tozunun, jel halindeki jelatinden ve yaprak jelatinden besin değeri açısından bir farkı yoktur. Sadece şekil olarak farklıdır. Jelatin tozu bir çok gıda maddesinde kıvam artırıcı olarak kullanılır. Şeker ve dondurma, tatlı yoğurt gibi tatlı çeşitlerinin hazırlanmasında jöle bazlı olarak bir çok kullanım şekli vardır. Buna ek olarak, tıbbi ilaçlar ve kozmetik ürünlerde de kullanılır. 
 Toz Jelatin sağlıklı hayvanlardan sağlanmış ise diyet için değerli bir katkı olabilir ve kemik suyu için hızlı bir alternatiftir. Jelatin, sağlıklı bir ruh halini destekleyen amino asitler, güçlü kemikler, pürüzsüz bir cilt ve uygun kas yapımı için büyük bir kaynaktır. Hormonlar, pestisitler ve ağır metal kirliliğinden  kaçınmak  için çimle beslenen hayvanların jelatininden faydalanmak önemlidir. Jelatin, yarı katı ve renksiz bir maddedir. %98 oranında kompleks protein ve %2 oranında mineralden oluşur. Su ile karıştırıldığı zaman vücuda birçok yarar sağlar. Çeşitli hastalıkları önleyebilen ve tedavi edebilen şifalı bir gıda maddesidir.
Birçok kişi bu maddenin özelliklerinden faydalanırken, bununla birlikte, çoğu insan da sağlık seviyelerini iyileştirmek için bu maddeyi nasıl kullanacağını hala bilmemekte.
JELATİN FAYDALARI NELERDİR?
Bu noktada faydaları oldukça fazla sırasıyla bunlardan size bahsedeyim;
  1. Mide ve Bağırsak Sağlığını Destekler: Gluten Alerjisi olan biri olarak benim için en önemli olan noktalardan biri bu. Sığır jelatini mide asit salgısını destekler ve mukozal tabakayı yeniler. Bu da midede ki asit salgısını seviyesini dengelediği için iyidir. Yani Jelatindeki glisin amino asiti sindirim ve besin emilimi için gerekli olan hidroklorik mide asidini (HCL) artırmaya yardımcı olabilir. Bu hayati sindirim sıvıları stres ve yaşlanma ile azalır. Azalan HCL ise anemi oluşumuna katkıda bulunabilir.  Rus araştırmacılar kimyasal olarak bağırsaklarına hasar verilen farelere jelatin verildiğinde bağırsaklarının iyileştiğini belirlemişler. Bu durumda  Jelatin çölyak hastaları için iyi bir seçenek olabilir. Sonuç olarak Jelatin, bağırsak sızıntılarını ve alerji gibi bağırsak problemlerini ve bağlantılı iltihap problemlerini engelleyebilir. Sindirim sisteminde ki sıvı düzeyini dengeleyerek sindirim gücünü arttırabilir.  Buna ek olarak, Jelatin hidrofilik (Suyu seven)bir gıdadır. Başka bir deyişle, hali hazırda pişirilmiş olsa bile sıvıyı çeker ve emer. Bu özellik onu sindirim sistemi için mükemmel bir müttefik kılar. Bunun nedeni, mide sularını saklaması ve yiyeceklerin sindirimini kolaylaştırmakdır. Jelatin emilimi bağırsaktaki hareketleri de geliştirir. Ayrıca, kalın bağırsakta sıkışmış olan atıkların atılmasına da yardımcı olur. Karşıladığı glisin sayesinde mideye ait mukoza zarının onarımı mümkündür. Böylelikle, besin maddelerinin emilimini ideal hale getirir ve sindirime dayalı hastalıkların gelişimini engeller.
  2. İltihaplanmayı Azaltabilir; iltihaplanma hastalıkların temel nedenidir. Vücutta meydana gelen iltihaplanma, kanser gibi kronik hastalıklara neden olabilmektedir. İltihaplanmayı azaltmanın bir yöntemide sağlıklı besinler tüketmektir. Bir diğer alternatif de sığır jelatini tüketmek olabilir. İçeriğinde bulunan protein ve sağlıklı yağlar sayesinde jelatin kalp ve dolaşım sistemindeki iltihapları engellemede fayda gösterebilmektedir. Metionin denen amino asit bu etkiler üzerinde rol oynamaktadır. Hayvansal ürünlerde bulunan Metionin homosisteinin negatif etkisini azaltır. Kanda yüksek seviyelerde hemoistein bulunması kalp de iltihaplanmalara ve kalp krizine ve kalp damar hastalıklarına neden olur. Dengeli bir beslenme ve sığır jelatini desteği ile vücut fonksiyonlarının düzgün çalışmasını destekleyen bir besin yelpazesi oluşturulabilir. 
  3. Karaciğer Detoksu; Jelatin şartlı olarak gerekli bir amino asit olarak kabul edilen glisin zengindir. Yani karaciğerdeki toksinlerin yok edilmesine katkıda bulunur. İnsan vücudunda kimyasallara maruz kalmalarından biriken zehirin detoksifikasyonu için glisine ihtiyacı vardır. Yeterince glisin olmayan insanlar karaciğer detoksifikasyonu için çok önemli olan yeterli glutatyon üretemeyecektir. Bu noktada Karaciğer içinde fayda göstermektedir. Böylelikle Jelatinin emilimi serbest radikallerin olumsuz etkilerini engellemeye yardımcı olur. Dahası, kanda biriken aşırı toksik maddelerden kaynaklanan hücresel hasarın önlenmesine de yardımcı olur.
  4. Metabolizma Destekçisi; Jelatinde bulunan glisin bir kas yapıcı olarak iş görür ve metabolizmanın sağlıklı çalışmasını destekler. Bu tür amino asitler karın bölgesinde ki yağlanmayı azaltan insülin  dengesini düzenlemede rol alır. Yağ yakma yeteneğini arttırdığı için karaciğer detoksuna yardımcı olabilir. Jelatin, düşük kalorili içeriği ve yüksek protein seviyeleri nedeniyle kilo verme sürecinde iyi bir tamamlayıcı gıdadır. Bu maddeler kalori alımının dengesiz baskısını yavaşlatır. Ayrıca, fiziksel faaliyet sırasında ortaya çıkan enerji harcamalarını da arttırır.
  5. Güçlü Kemikler için Destek; Kemikler aslında yaşayan yapılardır ve günlük beslenme tercihlerimiz kemik inşası yada kemik bozulmasına neden olur. Jelatin kalsiyum, magnezyum, fosfor, silisyum, kükürt ve sağlıklı bir kemik matrisi oluşturmanıza yardımcı olan iz mineraller içermektedir. Sığır jelatini kolajen bazlı bir besin olarak kemik sağlığı için faydasının olduğu bilinmektedir. Atletler egzersiz yaptıktan sonra ağrılarının hafiflemesi için kolajen supplementleri kullandıkları bilinmektedir. Kolajen besinleri ağrıyı hafifletecek şekilde iş görürler ve eklemlerin sağlıklı kalmasına destek olur.  Asıl önemlisi jelatinin içeriğindeki yükek kolajen sayesinde kemik erimesi ve eklem yangısı gibi eklem ve kemik hastalıkları riskini düşürmeye etki etmektedir.  Aynı zamanda artrit ve osteoartrit gibi hastalıkların riskini de azaltır. Ben daha önce diz sakatlanması geçirmiştim ve son dönemlerde dizimde ağrı vardı 15 gündür Jelatin Tozunu kullanıyorum. Sabahları 1 bardak suyun içine 1 tatlı kaşığı jelatin Tozunu karıştırıp kahvaltıdan 30 dakika önce tüketiyorum. Ve şu ana kadar aldığım sonuç diz ağrım geçmiş durumda. Genel olarak belirtilen tanı;  Boyunda, bacaklarda, belde ve sırttaki ağrıları geçirmesi. Uygulamayı kürler halinde yapmanız tavsiye ediliyor. 1 ay yada 3 aylık kür şeklinde sonra 6 ay ara verip tekrar uygulama yapılması tavsiye ediliyor. Uygulama için mutlaka doktorunuz ile konuşup uygulamanızı tavsiye ederim.
  6. Adrenal Destek;  Vücut aşırı stres altında olduğunda daha fazla mineral ve amino aside gereksinimi vardır. Kemik sıvıları ve jelatindeki beslenme matrisi stres ve kortizol ile başa çıkmamıza yardımcı olan böbrek, böbrek üstü ve mesaneyi gençleştirmeye yardımcı olmaktadır. İnsomnia problemi yaşayan hastalarda sığır jelatini tüketimi fayda sağlayabilir. Yine aynı notaya geleceğiz sığır jelatini vücut için temel besleyici olan glisin içerdiği için, glisinin de daha iyi bir uykuyu desteklediği bilinmektedir. Ayrıca araştırmalar sonucunda sığır jelatininin efektif olarak bunu desteklediği gözlemlenmiştir. Bir tür amino asit olan glisin, kısıtlayıcı bir nörotransmitter madde olarak etki göstermektedir. Bu da anksiyeti ve depresyon tedavisne yardımcı olmaktadır. Stres hormonu seviyesini düşürerek akıl sağlığını desteklemekte rol oynamaktadır. Bu da kişinin keyfini yerine getirmeye yardımcı olan mutluluk hormonlarını arttırır. 
  7. Hormon Dengesini sağlar;  Jelatindeki glisin insülini düzenler ve hipoglisemiyi önlemeye yardımcı olur. Ayrıca glisin, aşırı östrojenin dengelenmesinde de önemli olan glutatyon üretilmesine yardımcı olur. Östrojenin fazlalığı toksik vücut bakım ürünleri, çevre kirliliği, işlenmiş gıdalar bakımından zengin beslenme ve hormonal doğum kontrol yöntemlerinden gelebilir. Östrojen hakimiyeti ise kadın kanserleri için önemli bir risk faktörüdür.
  8. Alerjik Destek;  Jelatin alerjik reaksiyonları ve hassasiyeti hafifletebilir.
  9. Cilt Sağlığını Destekler; Jelatin vücut için önemli olan amino asitlerden oluştuğu ve aynı zamanda yüksek oranda kolajen içerdiğinden cildi iyileştirici etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Jelatin insan vücudunun toplam protein içeriğinin % 25 – % 35’ ini oluşturur. Bu protein içeriği ise cildin elastikiyetini, tonunu ve deri hücrelerinin sürekli yenilenmesi için hayati önem taşımaktadır. Jelatin, cildin gücünü ve sertliğini vermekten sorumlu bağ dokularını oluşturur. 
  10. Anti-aging Desteği;  Ciltteki kolajen 20’ li yaşlardan itibaren azalmaya başlar. 30 yaşından sonra yaşlanma ile mücadelede size yardımcı olması açısından diyetinize daha fazla jelatin eklemek önemli hale gelmektedir. Kolajen içeren cilt kremlerinin kolajenin içten alınması kadar yararlı olacağını söylemek bence çok da mümkün değil. Bu çerçevede kolajen tükenmesine bağlı yaşlanma süreci bu şekilde yavaşlatılabilir. Bu nedenle güzellik uygulamaları için sığır jelatini kullanmak, Kolajen üretimini artırmaya fayda sağlayacak ve daha genç bir cilde sahip olmanızı sağlayabilecektir.  Tüketimi ve topikal olarak kullanımı güneşin ve diğer toksiklerin olumsuz etkilerini en aza indirir. Dolayısıyla, erken yaşta ortaya çıkan kırışıklıkları engeller.  Bunun için ağız yoluyla tüketimin dışında maske uygulaması da yapabilirsiniz. Ben şahsen denemek için bir uygulama gerçekleştirdim.  Bu uygulama sonunda cildimin inanılmaz temizlendiğini ve cildimin yumuşak ve biraz daha gergin olduğunu gözlemledim. Yalnız uygulaması kolay olmasına karşın yüzden soyması biraz daha zahmetli bir uygulama. Yaptığım araştırmalar doğrultusunda kesinlikle süt ile yapılan karışımın daha kolay temizlendiğini gördüm. Bu doğrultuda size kendi uyguladığım tarifi ileticem. Ciltten soyma işlemi biraz zahmetli olduğundan, benimki gibi hassas ciltlerden kızarıklık oluşuyor. Ayrıca herhangi bir alerjik reaksiyon olup olmayacağını anlamanız içinde önce kolunuzun iç kısmında küçük bir bölgede kesinlikle 5-10 dakika denemenizi tavsiye ediyorum.
Maske için Malzeme;
4 Çorba kaşığı Süt, 2 tatlı kaşığı toz Jelatin. ( isteğe bağlı olarak cildinizin daha beyazlamasını istiyorsanız. 1 çay kaşığı karbonat ilave edebilirsiniz.)
Uygulama;
2 tatlı kaşığı jelatine 2 çorba kaşığı sütü ilave ederek iyice karıştırın. Bu işlemi yaparken benmari usulü 2 çorba kaşığı sütü ısıtıp onuda jelatinin içine ilave ederek iyice karıştırın. Daha sonra temizlediğiniz cildiniz bir fırça yardımı ile uygulayın. Yalnız uygulama sırasında kaşlara ve saçınıza gelmemesine dikkat edin, çünkü soyma işlemi yaparken koparabilirsiniz. Uyguladığınız maske yaklaşık 40 dakika da kuruyacaktır. Kuruduktan sonra soyma işlemini gerçekleştirin ve tonik yardımıyla iyice kalıntıları temizleyip gözeneklerin sıkılaşmasını sağlayarak nemlendiricinizi uygulayın. *Haftada 1 kez uygulayabilirsiniz.
 Jelatinde bulunan prolin amino asiti birçok cilt uzman tarafından genç bir görünümü sürdürmek için ek olarak tavsiye edilen çok önemli bir amino asittir. Kolajen kaybı ve bozulması kırışıklıkların gerçek nedenidir. Araştırmalar jelatinde bulunan kolajen sayesinde kırışıklıklarda ve bunun tedavisinde gözle görülür belirtilerini azaltmaya yardımcı olduğunu doğruluyor. Jelatin yeni ve parçalanmış olmayan kolajen üretimini artırabilir. Bu artış ise kırışık derinin görünüm ve sağlığına önemli bir iyileşme sunar. Beslenme yolu ile daha fazla jelatin tüketmek cildin kırışıklıklara daha az eğilimli olmasına yardımcı olur.
  1. Çatlaklara Destek;  Jelatin cildin sıkılığını, elastikiyetini ve fonksiyonunu cilt çatlaklarını engellemeye yardımcı olur. Çatlakları önlemede anahtar bir rol alan kolajen üretimini destekleyerek buna yardımcı olur.
  2. Selülitle Savaş; Selülit beslenme eksikliğinin şiddetlendiği dönemde kollajenin bozulmasından kaynaklanan bir durumdur. Birçok kişi büyük paralar ödeyerek kolajen takviyesi alır, oysa ki bunu bir gıda olarak kemik suyu ve jelatin tozu şeklinde almak çok daha kolay, ucuz ve lezzetlidir.
  3. Dişler, Saç ve Tırnaklara Destek; Jelatin işlenmiş ürünler nedeni ile diyetlerinde eksik kalan minerallerin yerine konulmasında ideal bir seçimdir. Güçlü tırnak, diş ve saç oluşumuna katkıda bulunan kalsiyum, magnezyum ve fosfor bakımından zengindir. 2 haftalık kullanım sürecimde ilk gözüme çarpan tırnaklarımda ki kuvvetlenme oldu. Umarım saçlarımla ilgili de aynı etkiyi gözlemlerim. Saç içinde jelatin maskesi uygulaması yapabilirsiniz. Maske için verdiğim tarifi (karbonat hariç) uygulayabilirsiniz. 
Jelatinin Diğer Faydaları
  • Tip 2 diyabet için faydalı olabilmektedir.
  • Gut hastalığını iyileştirebilmektedir.
  • Kanserli hücrelerin büyümesini yavaşlatabilmektedir. 


Kendi Jelatinini Nasıl Hazırlarsın?
Jelatin çoğu aktardan satın alınabilmektedir veya evde hayvan parçalarından hazırlanabilmektedir.
Herhangi bir hayvandaki parçalar kullanılabilmekte fakat zengin kaynakları; sığır eti, domuz, kuzu, tavuk ve balık etidir.
Eğer kendin hazırlamak istiyorsan, şu şekilde:
  İçindekiler:
  • 5 kg civarında hayvan kemiği ve bağ doku
  • Kemikleri örtecek kadar yeterli su
  • 1 yemek kaşığı tuz
  Yapılışı:
  • Kemikler tencereye koyulur, tuz kullanmak istenirse şimdi eklenmesi gerekmektedir.
  • İçeriğin tamamını kaplayacak kadar su konulmalıdır.
  • Kaynadıktan sonra ısı azaltılmalıdır.
  • Düşük ısıda 48 saat kaynatmaya devam edilmelidir. Pişirmesi süresi uzadıkça elde edilen jelatin de daha fazla olmaktadır.
  • Daha sonra sıvı süzülmeli, soğumaya bırakılarak katılaştırılmalıdır.
  • Yüzeydeki yağlar sıyrılıp atılmalıdır.
Harika bir jelatin kaynağı olan kemik suyunun yapımı da buna benzerdir.
Herhangi bir zarar var mı?
Jelatin zararsızdır. Alerjiye son derece nadiren gelişir.
Bununla birlikte, diyet takviyeleri alırken yan etkiler bazen kendilerini hissettirir. Genelde - karında güçsüzlük, şişme, mide ekşimesi, esneme. Bu hoş olmayan belirtiler özellikle güçlü değildir ve vücuda gerçek zarar vermez.
Diğer uyarılara gelince, bunlar kardiyovasküler hastalıklar ve şiddetli su tuzu metabolizması olan insanlarla ilgilidir.
Jelatin, bir kekik veya ıspanak gibi bir oksalojendir ve aşırı tüketilirse, oksalat taşlarının oluşumunu teşvik eder (oksalik asit tuzları ürolitik ve safra taşıtı).
Aşırı jelatin tüketimi kanın pıhtı olabilirliğini arttırır; bu da zaman zaman kontrendikedir. ateroskleroz  ve eğilim tromboflebit. Jelatinin bir sabitleme etkisi vardır, bu nedenle bağırsak hareketiyle ilgili sorun yaşayan herkes, yemekleri jelatinle kötüye kullanmamalıdır. Bu olumsuz sonuçları hafifletmek için kuru meyve, kuru erik ve kuru kayısıların paralel olarak tüketilmesi tavsiye edilir.
Oksalat tuzu kötü atılır jelatin kullanılarak, bu nedenle böbreklerde tuzlarının çökelmesini kolaylaştırmaktadır.
Jelatin vücutta bir artış sağlar. Ateroskleroz ve kardiyovasküler hastalıklardan muzdarip insanlar, soğuk ve çeşitli jöleler tüketimini sınırlamak en iyisidir.
Jelatin oldukça yüksek kalorili bir üründür. 100 g ürün içinde 355 kcal içerir. Bu, noktada tüketim sağlanırken bu bilgiler dikkate alınmalıdır.
Her zaman söylediğimiz gibi her ürünü tüketirken önce doktorunuza danışmalı ve tavsiye edilen miktarlarda tüketmelisiniz.  Sağlıklı günler dilerim.
Hoşça, Dostça ve Sevgi ile Kalın…
Arzu BOYACI

2018-05-18

Yumurtaların Üzerindeki Kodların Ne Anlama Geldiğini Biliyor musunuz?

Yumurtaların Üzerindeki Kodların Ne Anlama Geldiğini Biliyor musunuz?

yumurta
Marketlerden aldığımız yumurtaların her birisinin üzerinde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından zorunlu hale getirilen bir kod yer alır. Bu kod numarası bir nevi yumurtanın kimlik numarasıdır ve üzerindeki her rakam anlam taşır, yumurtanın ne kadar organik olduğunu gösterir. Peki hangi rakam, hangi anlama geliyor?


Aslında gündelik hayatta tükettiğimiz her besin, üzerilerinde yasal olarak bulunan bazı uyarı metinleriyle ve kodlarla içeriğini ifade ediyorlar. Bu kodların anlamlarının bilinmemesi durumunda, ne tükettiğimizi anlamanın başka bir kolay yolu bulunmuyor.
Özellikle yumurta gibi sıklıkla tüketilen hayvansal gıdaların organik olma durumu, sağlığımız açısından oldukça önemli. GDO’lu besinlerin sağlık açısından tehdit oluşturduklarını düşünürsek, yumurtanın bizler için neden bu kadar önemli olduklarını da anlayabiliriz.

Hemen hemen bütün yumurtaların üzerinde bulunan bu kodlar tam olarak böyle görünüyorlar:

Takip kodları üzerindeki rakamların ifade ettikleri şeyler ise sırasıyla aşağıdaki gibi:

  • 0 ile başlayan yumurtalar, organik tavuk yumurtasıdır. Üretici firma yumurtayı organik yetiştiricilik standartlarına uygun olarak yetiştirmiş, tavuğa herhangi bir hormon uygulamamıştır. 
  • 1 ile başlayan yumurtalar, “serbest dolaşan tavuk” yumurtasıdır. Yani tavuğun rahatça gezebileceği bir alan bulunan üretim tesislerinden çıkmış yumurtalardır. Bu tavuklar için GDO’suz yem ya da hormon kısıtlaması bulunmaz. İnisiyatif üreticiye aittir.
  • 2 ile başlayan yumurtalar, kümeste kafessiz yetiştirilen tavukların yumurtalarıdır. Yani tavuklar kısıtlı da olsa belirli bir alan içinde hareket edebilmişlerdir. Yine bu kategoride de GDO’suz yem ya da hormon kısıtlaması bulunmaz. 
  • 3 ile başlayan yumurtalar, tamamen kafes içinde yetişen tavukların yumurtalarıdır. Bu tavuklar kafes içinde büyürler ve dolaşamazlar. Dolayısıyla bütün besin kaynakları üreticinin verdiği yemlerle karşılarlar. Piyasadaki en ucuz yumurtalar bunlardır.

Kısaca söylemek gerekirse, 0 haricindeki diğer rakamlarla başlayan yumurtaların organik olmadıklarını söyleyebiliriz. Paketinde “organik” ifadesi bulunan yumurtaların içinden 0 haricinde bir rakamla başlayan kod görürseniz, şüphelenmekte haklısınız. 

Ayrıca aşağıdaki görselde, takip kodunun diğer rakamlarının neler ifade ettiği de yer alıyor:

eggs

kaynak: http://www.webtekno.com/yumurtalarin-uzerindeki-kodlarin-ne-ise-yaradigini-biliyor-musunuz-h46295.html

2018-03-04

ŞEKER KURUMUNUN KAPATILMASI İLE NBŞ TEHLİKESİ?

ŞEKER KURUMUNUN KAPATILMASI İLE NBŞ TEHLİKESİ?

nişasta bazlı şeker mısır şurubu

24.12.2017 tarihi itibari ile yayınlanan kanun hükmünde kararname ile Türkiye'nin uzun yıllardır gündeminde olan şeker konusunda oldukça kritik bir bir karar alındı. Olağanüstü hal kapsamında hazırlanan 696 sayılı KHK ile Şeker Kurumu ve Alkol Piyasası kapatıldı. KHK'ya göre 17 aydır fiili olarak işlemeyen Şeker Kurumu kapatılarak Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlandı. [1] 
Bakanlık, kotaların tespiti, denetim, iç fiyat, arz talep dengesi ve spekülatif etkileri dikkate alarak şeker ticaretine ilişkin kuralları belirleyecek. Öte yandan KHK ile TAPDK da kapatıldı. Kapatılan kurumca yapılan işlemler ilgili idarelerce yeni bir işlem yapılıncaya kadar geçerliliğini koruyacak.

Peki alınan bu karar ne sonuç doğuracak? En önemli soru ise NBŞ nedir?
Kesinlikle bu durumdan etkilenecek en büyük kitle halk ve ardından şeker pancarı üreticileri olurken NBŞ üreticilerinin yüzü bir hayli gülecek. NBŞ son günlerin en popüler tartışma konusu. Şeker veya sakkaroz çoğu bitkinin bünyesinde bulunur fakat bünyesinde ekonomik olarak şeker elde edilebilecek kadar şeker bulunduran iki bitki vardır: Şeker kamışı ve şeker pancarı. Türkiye’de şekerin ana hammaddesi şeker pancarıdır.
şeker kamışı
ŞEKER PANCARI (SAKKAROZ)
Şekerler arasında en çok bilinen ve en çok üretilen sakkarozdur. Sakkaroz, şeker pancarı ve şeker kamışından elde edilir ve çay şekeri, sofra şekeri, toz şeker, kristal şeker, beyaz şeker adlarıyla bilinir. Zaman zaman tartışmalara konu olan pancar ve kamış şekeri arasında tat ve enerji açısından hiçbir fark yoktur. Her iki bitkinin şekeri de sakkaroz’ dur.
NBŞ NEDİR?
Nişasta glikoz moleküllerinden oluşan birleşik bir şeker. Mısır nişastasının kimyasal işlemlerden geçirilmesiyle elde ediliyor. Genellikle sıvı olarak üretiliyor. Nişasta parçalanarak glikoza, ardından glikoz da fruktoz' a dönüştürülüyor. Yani mısırdan elde edilen nişasta bazlı şekerde yüksek oranda fruktoz yani meyve şekeri var.Mısır şurubu, şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı ama daha ucuz ve taşınması daha kolay. Bu da gıda üreticileri için daha düşük maliyet ve daha yüksek kâr anlamına geliyor. Mısır şurubunun içinde yüzde 90’ lara varan fruktoz (meyve şekeri) bulunuyor. Şeker pancarından elde edilen sakkaroz (çay şekeri) ise yarı yarıya fruktoz ve glikoz içeriyor. Sakkaroz: 100 birim, glikoz 74 birim, fruktoz ise 173 birim tatlılığa sahip.

Fruktoz içecek sanayinde tamamen şekere ikame olarak kullanılır. Nedeni de mısırdan imal edildiği için çok daha ucuz olmasıdır. Glikoz ise sanıldığının aksine şekerin ikamesi değildir, şekerin bir tamamlayıcısıdır. Genellikle şekerleme sanayinde kullanılması zorunlu bir hammaddedir.
'Rafine Şeker' insan beslenmesinin ana unsurlarından biri değildir. Geleneksel yöntemlerle üretilen tatlılarda şeker olarak kullanılan başlıca ürünler pekmez, bal ve bir yere kadar meyveler ve şeker kamışıdır. Buna karşılık özellikle yirminci yüzyılda pancar şekeri olan sakkarozun rafine edilerek elde edilmesiyle birlikte kişi başına düşen şeker tüketimi giderek artmıştır.
nişasta bazlı şekerin zararları
Mısır üretimi Ülkemizde esas atılımını hayvancılığımızın da gelişmesine bağlı olarak son 10 yılda yapmıştır diyebiliriz. 2000’ li yılların başında mısır üretimi 2 milyon tonlarda iken son yıllarda üçe katlanarak 6 milyon tonu aşmış durumdadır.
Şeker Yasasının yürürlüğe girdiği 2001-02 üretim döneminde uygulanmaya konulmasıyla belirlenen politikalar çerçevesinde NBŞ üretimine toplam A kotası şeker üretim miktarının %10’ u oranında kota tahsis edilmiş, Bakanlar kuruluna da kotayı %50 artırma yani %15’ e çıkarma yetkisi verilmiştir. Yani son alınan karar itibari ile kota %10’dan %15’e çıkmış durumda. Bunun tek nedeni ise nişasta bazlı şekerin, pancardan elde edilen şekere oranla daha ucuz olmasıydı. Şeker pancarında dünyanın 4’üncü büyük üreticisi olan Türkiye, yeterli oranda mısır üretiliyor olmasına rağmen dışarıdan ithal ettiği mısırla NBŞ üretiyor. Türkiye’de gıda maddelerinde kullanım oranı ise bazı verilere göre yüzde 30 ancak yüzde 50- 80’ lere vardığı iddia ediliyor. En büyük üretici konumundaki ABD’nin Gıda ve İlaç İdaresi FDA, Nisan 2008’de “içeriğinde yüksek fruktoz olan NBŞ suni tatlandırıcıdır” açıklaması yaptı. ABD’de bilim adamları, obezite ve obeziteye bağlı hastalıkların artışını NBŞ’ye bağlayınca, % 10 olan ABD üretim kotası, %2’ lere düşürüldü.
glikoz fruktoz
Bir diğer handikap ise GDO’lu mısır tükettirilerek halk salığının bozulması. Bu durumda yerli üreticimizi değil ithal ettiğimiz ülkeleri desteklemiş oluyoruz.
Bu nokta da en önemli konu ise NBŞ hangi ürünlerde kullanılmakta? Ketçap,mayonez, toz kahve kreması, bisküvi (tuzlu olanlarda dahil), meşrubat, şekerleme, hazır meyve suyu, çikolata, gofret, hazır puding, kek, pasta, tatlı, hazır çorba, tatlandırılmış yoğurtlar, hamburger etleri, sosisler, salata sosları, dondurma, helva, reçel, marmelat, unlu mamuller üreten sanayilerde, işlenmiş gıdalar, meyve - sebze ürünü salamurasında, alkollü içeceklerde vb gibi pek çok gıdanın üretiminde kullanılıyor. Şekerden daha ucuz olduğu için mısır şurubu tercih ediliyor.Ülkemizde üretilen Gazoz ve meşrubatların neredeyse tamamında kullanılıyor bu zehir! 
Bu durumda marketten aldığınız her ürünün içinde şeker cinsinin ne olduğunu inceleyin. Bazı ürün paketlerinde mısır şurubuna “nişasta bazlı sıvı şeker” adı veriliyor; kısaca “NBSŞ” dendiği de oluyor. ABD’de HFCS olarak isimlendiriliyor. (HFCS-55) sakaroz ile aynı tada sahipken diğeri (HFCS-42) daha az tatlıdır. HFCS-55 daha ziyade içeceklerde, HFCS-42 katı gıdalarda kullanılır. Ancak çoğunlukla etiketlerin üzerinde ne kadar fruktoz kullanıldığı belirtilmiyor.Nişasta bazlı şekerin çok düşük oranlarda olması gerekirken raflarda bulunan her üründe yüksek oranda bulunuyor. Bunun içindeki fruktoz’ un - glikoz’ un zarar vermeyeceği söyleniyor. Fakat bilim adamları yaptıkları açıklamalarda bunun tam aksini söylüyor.
PEKİ NBŞ’ NİN ZARARLARI NEDİR?
Tokluk hissi vermeyen, kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalığa yol açtığı ileri sürülen nişasta bazlı şekerin bilinen ve tartışmasız kabul edilen en önemli etkisi, beyinde tokluk hissini uyarmıyor olması. Tıp otoriteleri, fruktozlu gıda ürünlerinin şişmanlatıcı etkisi üzerinde hemfikir. Bağımsız bilim adamları, fruktozun obeziteye ve metabolik sendroma yol açtığını ileri sürüyor.
Glikoz, vücudun tüm hücrelerinde kullanılırken fruktoz sadece karaciğer için gerekli ve bu miktar 15 gram kadar. Fazlası, ürik asit düzeyini yükseltiyor, obezliğe, depresyona, diyabete, karaciğerde ve diğer iç organlarda yağlanmaya ve devamında pankreas kanseri, kalp hastalıklarına, diş çürümesi, depresyon, böbrek, gut, tansiyon, migren, varis gibi hastalıklara yol açıyor. Yağlanma sonucu oluşan metabolik sendromla; siroz, karaciğer kanseri, karaciğer rezeksiyonu (karaciğerin bir kısmının ameliyatla alınması) ve transplantasyonu gereken hasta sayısı da gitgide artıyor. Taşsız safra kesesi iltihabı, akut pankreatit tablolarında da artış var. 

Gazlı içeceklerin en görünür zararı şişmanlık. Çünkü çok miktarda hızlı emilen şeker içeriyorlar. Bu nedenle diğer uyuşturucular gibi bağımlılık yapıyor ve haz duygusuyla birlikte vücuda zarar veriyor. Son yıllarda normal şeker yerine çok daha ucuz olan mısır şurubu (fruktoz) kullanılıyor ki şişmanlık salgınının en önemli etkeni bu tip şekerler. Mısır şurubu şişmanlık, hipertansiyon, şeker hastalığı, gut, karaciğer sirozu ve depresyon gibi hastalıkların ana nedeni.”
Kanser hücrelerinin büyümesini hızlandırıyor. Bugüne kadar yapılan pek çok araştırma, doğalın dışına taşmış şeker metabolizmasının pankreas kanserine neden olduğunu gösterdi. ABD’de 88 bin 802 kadının katılımıyla gerçekleştirilen ‘Nurses Health Study’ adlı araştırmada, 18 yıllık takip süresinde 180 kişide pankreas kanseri saptandı. Bu çalışmaya göre çay şekeri (sükroz) pankreas kanseriyle ilişkili bulunmadı. Buna karşılık özellikle vücut kitle indeksi yüksek olan ve artmış ensülin direnci bulunan bireylerde, yüksek glisemik yük ve fruktozdan (mısır şurubu şekeri) zengin diyet, pankreas kanseri olasılığını istatistiksel anlamlı bir biçimde artırdığı görüldü. Multiethnic Cohort adlı çalışmada ise diyetteki glisemik yük (bir yiyeceğin bir porsiyondaki gerçek karbonhidrat miktarı), eklenen şekerler ve karbohidratların pankreas kanseri oluşturma riski araştırıldı.
8 yıl izlenen 162 bin denekten 434’ünde pankreas kanseri ortaya çıktı. Analiz sonucunda nişasta bazlı şekerde bol miktarda bulunan fruktozun pankreas kanseri ile istatistiksel anlamlı ilişkili olduğu gösterildi.
Bütün bunların yanı sıra; Şekersiz kola reklamı yasak ama karara uyan yok. Türkiye Şeker-İş Sendikası, Nisan 2008’de; Coca-Cola ve Pepsi firmaları tarafından piyasaya sürülen ve ‘zero sıfır şeker’ ile ‘şekersiz maksimum tat’ sloganlarıyla tanıtılan “Coca Cola Zero” ve “Pepsi Max” isimli ürün reklamlarının durdurulması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu Başkanlığı’na şikâyet başvurusunda bulundu. 12 Ağustos 2008’de karara varan Reklam Kurulu, “söz konusu ürünlerde hiç şeker bulunmadığı izleniminin yaratıldığına ve reklamların tüketicileri yanıltıcı ve aldatıcı nitelikte olduğuna” karar verdi.
TÜRKİYE’ DE HANGİ FİRMALAR BU ÜRETİMİ YAPIYOR PEKİ?
Türkiye’de NBŞ üreten sadece 5 şirket var! Bunlardan Cargill’ın kapasitesi 400 bin ton, Adana’da bulunan Amylum’un kapasitesi 250 bin ton, Ülker- Cargill ortaklığındaki Pendik Nişasta’nın kapasitesi 110 bin ton, Tat firmasının kapasitesi 70 bin ton ve Sunar’ın kapasitesi 55 bin ton mısır. Bu 5 tesisten biri olan Pendik Nişasta Sanayi, Ülker Grubu’na ait. Ülker Grubu, Pendik Nişasta Sanayi tesisinde Cargill ile ortak olarak mısır şurubu üretiyor. DAHA UCUZ KOLA, DAHA ÇOK NBŞ Üç büyük kola üreticisi, içeceklerini tatlandırmak için pancar şekeri yerine, daha ucuz olan “mısır şurubu” kullanmayı tercih ediyor. NBŞ üreten 5 firma arasında yer alan Ülker, piyasanın en büyük şirketi olan Cargill’a ortak ve neredeyse tekel konumunda. Ülker aynı zamanda NBŞ’yi en çok kullanan gıda üreticisi olduğu için de bu üretimden en çok kâr eden firma konumunda. Üstelik Ülker daha önce Bakanlar Kurulu’nun üretim kotasını aşmayı da başarmıştı.
Sonuç olarak; marketten aldığınız her ürünün içinde şeker diliminin ne olduğunu inceleyin (bir çoğunda ne yazık ki belirtilmiyor.) Kendiniz ve özellikle çocuklarınıza yedirdiğiniz her gıdada buna dikkat edin. . Mümkün olduğunca evinizde hazırladığınız yiyecekleri tüketin ve çocuklarınıza tükettirin. Artık internet sayesinde evde kolaylıkla bir çok atıştırmalık hazırlamanız mümkün. Keşke olumsuz etiketlerinden dolayı reklamların yasaklanması da mümkün olsa.
Hoşça, Dostça ve Sevgi le Kalın
Arzu BOYACI